İslam'ın ve müslümanların kutsal şehri, Kâbe-i muazzama ya ev sahipliği yapan ve âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimizin (s.a.v) dünyaya gözlerini açtığı kutlu beldedir Mekke. Yüce Allah, Kur'ân-ı Kerim'de Mekke'ye "Ümmü'l-Kurâ" diyerek, bütün şehirlerin anası yapmıştır O'nu. Dünya üzerinde kurulan ilk şehir olmasının yanı sıra ilk mâbedin burada yapılmış olması nedeniyle İslam dünyasının da kalbi mesabesindedir…
Bizzat Yüce Rabbimiz tarafından Mekke'nin böyle bir unvan ile anılmış olması, bütün dünya şehirlerinin Mekke'den doğduğuna işaret değimlidir sizce de? Taşıdığı misyon ve üstlendiği görev dikkate alındığında; bir başkent hüviyeti bulunan bu güzide şehrin önemi, bizatihi Allah (Celle Celalühü) tarafından takdir edilmektedir. Nitekim Kuranı Kerimde; "Doğrusu insanlar için mâbed olarak yapılan ilk ev, Mekke'de olandır. Âlemlere uğur, bereket ve hidayet kaynağı olarak kurulmuştur." buyrulmaktadır. (1)
Bu nedenle, ilk insan ve ilk Peygamber Hz. Âdem (as) zamanından başlayan bir serüvenin vardır senin ey Mekke! Hem yer, hem de gök ehli için İslam'ın kıblesi ve tüm kâinatın kâbesine ev sahibisin. Her yıl hac ve umre mevsimlerinde, dünyanın dört bir yanından gelen Müslümanların vardır senin. Dünyanın kalbinin attığı şehir olmandan dolayı diğer şehirler seni kıskanmaktadır hep… Mekke denildiğinde neler düşmez ki insanın aklına ve gönlüne? Asırlardır peygamberler ziyaretgâhı olmuştur senin mübarek toprakların. Bir tarih hazinesi ve maneviyat beldesi olarak varlığını sürdürürsün yıllara meydan okuyarak. Bu önemin kıyamete kadar da böyle olmaya devam edecektir hiç şeksiz ve şüphesiz… Senin her karış toprağın insanlığın tâ ilk gününden bu güne kadar hak ve batılın mücadelesine şahitlik etmiştir. Nice peygamberler ağırlamışsın sinende. Mazin de ismin gibi önemli hatıraları taşımakta olan, kutlu bir peygamber şehrisin sen. Yüce Allah'ın Kur'ân-ı Kerim'de, "Allah'ın koyduğu nişanlar" olarak nitelendirdiği Safâ ve Merve tepelerin vardır senin...
Yine Mekke denildiğinde, iki cihan güneşi Sevgili Peygamberimiz'in (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) doğumuna ev sahipliği yapman akla gelir. O kutlu kandil gecesinde; insanlığın kurumuş gönül iklimine yağan rahmet pınarı, ruhlara gelen serinlik ve duygularda meydana gelen manevi yoğunluklara şahitlik etmek, sana nasip olmuştur hep! Sen seçilmişlerden özel bir şehirsin. Kâinatın sevgilisi, Hatice'nin goncası, Aişe'nin gülü olan son Peygambere (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ilk vahyin geldiği Mekke'sin. Kutlu Nebinin (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) tebliğine karşı çıkarak O'na eza ve cefa veren müşriklerin kötü tutumları karşısında gerçekleşen hicret olayına tanıklık edensin. Rasulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Efendimizin; "Ey Mekke, sen Allah katında yeryüzünün en hayırlı ve bana en sevimli yerisin; eğer çıkmak zorunda bırakılmasaydım, senden ayrılmazdım" (2) hitabına muhatap Nur şehrisin… Sonrasında ise tekrar kavuşacağın anın özlemiyle tâ o günden başlayarak Kâbene doldurulmuş olan putların temizlenmesini bekleyen… 9000 kişilik Peygamber ordusuna, kan dökmeden teslim olan ve bir ramazan gününde kapılarının kâinatın sultanına açan şehir…
Sende tarihin şuuru canlanır yeniden. Cebelü'r-Rahme de Hz. Âdem ve Hz. Havva'nın tevbeleri, Safa ve Merve de Hz. Hacer ve Hz. İsmail ile zemzem suyunun çıkışı hatırlanır. İslam tarihi yeniden yaşanır seninle. Her karış toprağın maneviyat kokan bu mukaddes beldende; Kâbe, Hacerül-Esved, Arafat, Müzdelife, Mina bir başka anlam ifade eder sende saklı sırlarıyla. İşte bu özelliklerinle sen diğer şehirlere nazaran, daha bir kıymetlenir ve bir başka fark edilirsin kutlu şehir olarak...
Evet, şimdi biz Hz. Hacer'in zemzeme koştuğu gibi sana koşmak istiyoruz. Tut elimizden ey Mekke! Hz. Âdem'e beytullahı inşa ettirdiğin mübarek topraklarına kavuşmak istiyoruz. Asrısaadetin yaşandığı günlerin havasını teneffüs etmeyi, veda haccının manevi atmosferini, veda hutbesinin okunuşunu ve sinende barındırdığın daha nice hatıralarını senle paylaşmak istiyoruz…
Sen ki birçok sahabeyi, son istirahatgâhı olarak topraklarında misafir eden ve kıyamete kadar da dünyaya o kutlu topraklardan nur dağıtacak olan iman erlerinin şehri... Sen ki, Hz. Hatice annemizi Cennetü'l Muallasında misafir eden kutlu beldesin! Evet, sen, sancılı doğumların yaşandığı şehir değilmisin, çileyi içinde barındıran. Gözyaşını, meşakkati, açlığı ve susuzluğu iliklerine kadar tadan ve sonrasında bu sıkıntıları sonsuz mutluluğa dönüştüren. Karanlıkları ise nur ve aydınlıkla buluşturan…
İşte sen böyle büyük ve önemli bir şehirsin… Çünkü sen Mekke'mizsin bizim. Sen gözbebeğimizsin ey Efendimizin şehri. Biz seni çok seviyor ve özlüyoruz. Sadece hac mevsimlerinde değil, senin sevdalı olduklarını özlediğin gibi bizde sana sevdalıyız ve aynen öyle özlüyoruz. Nasıl özlenmezsin ki..? Asırlardır dünya üzerindeki tüm müslümanların kalbi seni ziyaret için atmaktadır. Hep özlenen olmaya da devam edeceksin böylece…
İçinde bulunduğun dönemlerin ruhuna tesir etmiş, her zaman merkez olmayı başarmış, zaman ve mekanı kuşatacak manevi bir güce sahip, bütün zamanlara şamil bir kutlu şehirsin sen.. Peygamber hayatlarının hatıralarını koynunda taşıyan, Allahın kutlu ve nurlu ilan ettiği mübarek şehir Mekke. Senin adın duyulduğunda, gönüller bir başka coşar, kalpler bir başka çarpar ve bir başka atar heyecanla dolan yürekler…
Kısacası her müslümanın Mekke ile bitip tükenmeyecek bir irtibatı ve gönül ilişkisi vardır... Bu yüzdendir ki, Mekke özlem, Mekke iç yakan hasret, Mekke gözyaşı ve kalplerde uçsuz bucaksız bir sevdadır… Evet, senin Efendimizden uzak kaldığın yıllara duyduğun özlem gibi özlüyoruz bizde seni ey Mekke! Sana gelmek için heyecan duyuyor ve daha önce seni ziyaret etmiş sevdalılarının özlemlerine şahit oldukça gıpta ediyoruz bu derin sevgilerine. Bizimde hasretimiz katlanıyor her geçen günde... Gönül gözlerimiz senin üzerinde ama fiilen de sana kavuşmak istiyoruz.
Dünyanın her yerinden gelmiş çeşit çeşit renk, ırk ve güzellikte insanları tek bir çatı altında toplayan, birlik ve beraberliğin yegâne örneği Mekke'sin sen... Dinî mübin-i İslam'ın müslümanların kalbine düştüğü nurlu şehir. İslam'ın kalbinin ilk defa attığı kutlu belde. Özlüyoruz seni ve içinde barındırdıklarını… Uzat yollarını önümüze, aç yollarını ki, peygamberlerin geçtiği o yollardan geçerek sana gelelim. Aç kapılarını nübüvvetin taçlandırıldığı mekânlarını ziyaret edelim. Allah'ın evi olan kâbeni tavaf edelim. Evet, kapılarını aç ki, her bir köşesi Rasulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) in hatırası kokan mübarek havanı teneffüs edelim. Yüzümüzü sürelim kutsallığında ev sahipliği yaptığın mübarek mekânlarına. Gözyaşlarımızla sulayalım secdegâhını…
Seni özledik ey ulu şehir. Aç kapılarını ki gönül katılığımız senin lahuti atmosferinde yumuşasın. Ey Peygamberimin (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şehri... Ey Mekke... Özledik Seni !
Kaynaklar:
1-Âl-i İmrân 3/96
2-İbn Mâce, 2/1037 (Hadis No: 3108)
İsa DİKMENLİ
e-mail: isadikmenli@hotmail.com