Hakka Yürüyen Bir Ehl-i Beyt, Kuzum Dedenin Ardından

Anadolu bağrında binlerce Peygamber torununu ve Allah Dostunu barındırıyor. Bir hafta önce bu halkanın temsilcilerinden biri daha aramızdan ayrılarak ebedi istirahatgahına yolcu edildi. Muhammed Nuri Sayı Efendi fani dünyadan sonsuzluk alemine göçtü. Kimse onu ismiyle tanımazdı; o bizim Kuzum Dedemizdi.
İlk defa bir bayram günü kendisini ziyaret bizlere nasip olmuştu. Tokat'ın tarih kokan bir mahallesinde oturuyordu. Eski Osmanlı evlerinin bulunduğu bu mahallede kapısının önüne vardığımda farklı bir manevi iklime yolculuk yapacak olmanın heyecanını tatmaya başlarken bir yandan da Osmanlı'yı yaşayarak görmüş bir insanın evine misafir olup canlı bir tarihi görecektik. Kapı açıldı. Tahta merdivenlerden çıkarak yüksek tavanlı evin misafir odasına buyur edildik. Kuzum Dede her zaman ki o mütebbessim haliyle karşıladı bizleri ve;
-"Hoş geldiniz Kuzucuklarım" dedi.
"Kuzucuklarım" sevenlerine böyle hitap ederdi. Bu duyduğunuzda O'nun sizi sevdiğini hissedersiniz. Bir güven duygusu kaplardı. Bu kelimenin altında yatan anlam sadece bir sevgi ifadesi değildi belki; kuzuların sahibi yada çobanı; onları kurt, canavar vb. yabani hayvanlara kaptırmamak için gözünü dört açar belki geceleri gözüne uyku girmez. İşte Kuzum Dede'de sevenlerine kuzucuklarım derken sizi sahiplendiğini müminlerin düşmanı olan şeytanı yem etmeyeceği, destek olacağı duygusu sizi kaplıyordu. Bir Ehli Beyt-i Mustafa ve bir Veli himmetini ve sevildiğini hissetmek insanın manevi bağıyla birlikte moralini güçlendiriyordu.
Bizler kendisinin elini öpüp ziyaret ettikten sonra her birimizin ismini, memleketimizi teker teker sordu, her birimize ayrı ayrı iltifatlarda bulundu.
"Genç yaşta Allah yolunda hizmet eden gençlerin olmasının onu mutlu ettiğini belirterek muvaffakiyetimiz için dua buyurdular."
Aramızdan bir arkadaşımıza; duvarda yan yana asılı olan biri Osmanlıca bir berat, diğeri onun tercümesi olan iki levhadan latin harfleriyle yazılı olanı yüksek sesle okuttu. Bu ailenin Hz. Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) kadar uzanan ve Osmanlı Devlet-i Aliye'nin onaylayıp verdiği secereydi. İsmi geçen dedelerinin her biri için tek tek o isimler ile ilgili açıklamalarda bulundu. Ehl-i Beyt'e mensup olmak ne büyük bir saadet. Ve Allah'a (Celle Celalühü) binlerce hamdü senalar ederiz ki; onları sevmeyi ve saygı duymayı, dünya gözüyle görüp aynı havayı solumayı da bizlere nasip etti. Bir İslam düşünürü şöyle diyor bu konuda; "Biz ayran, limonata, çay vs. içeriz ama onlarla abdest alamayız. Çünkü, ayran, limonata, çay temizdir ama temizleyici değildir. Asit temiz değildir ama temizleyicidir. Kâinatta hem temiz hem de temizleyici olan şey vardır. Biri su, biri Ehl-i Beyt-i Mustafa. Hem temiz, hem temizleyicidirler. Ayrıca saygı bir davranış biçimidir. Sevgi ise bir gönül meselesidir. Resulullah'ı ve ailesini saymak mümkündür. Terbiyeli insanlar bunu yaparlar. Sevmek ise, yüksek gönül sahibi olan insanlara mahsustur."

İstanbul'dan gelmiş olmamız kendisinde bu şehirle ilgili hatırlarını canlandırmıştı. İstanbul Rami Kışla'da gerçekten kışlanın bulunduğu zamanda askerlik yapmış o günlere ait hatıralardan bahsederken özellikle de askerliği süresince imamlık görevini ifa ettiğini o günleri tekrar yaşarcasına bize aktardı. Tabi o anda başka bir olay daha meydana geldi. Kuzum dedenin yetiştiği silsileden Mustafa Haki Hz. Fatih camiinde meftundu aramızdan bir ağabeyimize özellikle mürşidinin kabrini ziyaret edip kendisinin selamını iletmesi görevini verdi. Bu görevi yerine getiren ağabeyimiz zaman zaman bunu mevzu bahis edip bir Allah dostunun selamını ebedi alemde ki başka bir zata ulaştırmış olmanın hazzını hale duyduğunu söyler. İlerlemiş yaşına rağmen ayağa kalkıp mutfakta hazırlanan çayları kendi elleriyle getirip bizlere ikram ettiler. İkram edilen çaylarla birlikte bizlere nasihatlarda bulundular;

Kendisinin adet edindiği nasihatleri vardı: Sağlık cihetiyle sigara içilmesine kati surette karşıydı, kumar oynamayın, içki içmeyin ve böyle mekanlardan, ortamlarda uzak durun diye ısrarla üzerinde durdu. Bekarlar içinde gecikmeden evlenmeyi tavsiye etti. Ve hazırlamış olduğu kağıtlardan bizlere birer tane verdi. Sohbetlerin daha teferruatlı yazılmış haliydi kağıttakiler. Ayrıca Hz. Ali Efendimizin sözlerininden bulunduğu bir kağıtta verirdi. Fakat onun sohbetlerinden beni en çok etkiliyen sözü şu olmuştu:

"Toprağın altında binlerce yıl kalmaktansa burada bir saniye kalmak daha hayırlıdır. O bir saniyede kelimeyi tevhid getirirsin, zikir yaparsın ahiretin kurtulur. Fakat kabirde ne kadar kalırsan kal artık iş işten geçmiştir." Büyüklerin sohbetindeki gibi kendisi tam bir İbnü-l vakitti (Vaktin çocuğu) her saniyenin vaktini bilerek yaşıyordu.

Kuzum Dede bir veliydi, kendisine irşad görevi verilmişti. Kendisinin irşat tarzı biraz farklıydı gönülden gönüle dilden dile sevginin ve muhabbetin yayılması için çalışırdı. Bu sohbet ve nasihatlerin- de ise hiçbir cemaat gözetmeksizin insanlara karşı son derece alakadardı.

O tanıdığı ve akıl danışan herkesin derdiyle dertlenen, onlara yol gösteren, bir büyük, bir gönül adamıydı. O'ndaki muhabbetten herkes istifade edip imanları ziyadeleşmiş bir şeklide yanından ayrılırdı.

Bizim geleneklerimizde, köklerimizde öncelikle her ailenin sözü muteber akıl alınan bir büyüğü vardır. Onun da üzeri-ne mutlaka mahalle veya o beldede herkesin her itikat ve meşrepten insanların hürmet gösterip sözünü emir telakki edip görüşlerine güvenilen, çözülmez denilen dertlerin mutlaka bir çıkış kapısını gösteren büyüklerimiz vardı. İşte Kuzum Dede daha çok böyle bir gönül insanıydı. İçinde bulunduğumuz asrın bize getirdiği sorunları aşamayan insanımız bu zatların duaları ve yol göstermeleriyle karanlık ve yanlış yollara sapmadan hayatını devam ettirebiliyordu. Ama bu zevatların sayısının azalmış olması toplumumuzda büyük bir boşluk oluşturdu. Oluşan yeni durumda artık ülkemizde de kabul gören psikolojik danışma merkezleri, danışılan psikolog ve psikiyatrisler devreye girdi-ler. Açıkları kapatıp toplumu sosyal infiallerden korumaya çalışıyorlar. Güçleri yettiğince. Peki bu büyükler malumdur ki böyle bir ilim tahsil etmedikleri halde nasıl oluyordu da yüzyıllar boyunca toplumuzun bu dertlerine deva oldular. Mevcut ilimlerini zeka, feraset, tecrübe, güzel ahlak ve tabii ki Allah rızasını umarak yaşadılar. Rabbül Aleminde onların her sözüne tesir verdi. Dualarına mukabelede bulundu. Bu sayede toplumumuz sağ salim bu günlere kadar gelebildi. İşte Kuzum Dede doksan yıllık ömründe bu minval üzere yaşamış bir Allah dostuydu.

Rabbül Alemin mekanını nur etsin. Bizleri de şefaatinden hissedar eylesin. Tüm okuyucu ve dostlarımızda Kuzum Dedemizin ruhu için 1 Fatiha, 11 İhlas bekliyoruz.