Zina ve AIDS

Zina, meşru olmayan bir yolda, nikah bendi olmaksızın, cinsel münasebette bulunma demektir. Bu da insan onuruna, mantıkçı düşünceye ve ahlaki kurallara ters düşen en çirkin bir iş ve bir davranıştır. Çünkü zina eden haddini aşmış, başkalarının döşeğini basmış veyahut başkalarına yatak olmuştur. Zina eden, tohumunu zulmen başkalarının tarlasına serpmiş ve bir de tohumundan meydana gelen ürüne sahip çıkmamış; zina eden insan, mayası olan nutfeyi bulandırıp, tamamen kirletmiştir. Nesli bozmuş ve insanlığı lekelemiştir. Zinada bu tür çirkinlikler olduğundan, zina bütün dinlerde yasak kılınmıştır.

Yüce Allah (Celle Celalühü) mealen buyurur; "Zinaya yaklaşmayınız,şüphesiz o fahişedir (çirkin bir iştir, kara bir lekedir) ve pek kötü bir yoldur." Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurur;
"İçinde zina yayılıp, aşikar hale gelen ulusa, Yüce Allah öyle belaları ve hastalıkları musallat eder ki, daha önce geçmiş ümmetlerde ve uluslarda görülmemiştir."

O belalardan ve hastalıklardan birisi, insanlığı tehdit eden, rüzgar hızıyla dünyaya yayılan, ölümden başka çaresi olmayan, en zengin ve güçlü devletleri bile sarsan AİDS hastalığıdır. AİDS hastalığına yakalanan kişinin bedeninde, mikroplara karşı direniş tamamen yokolur. En zayıf ve önemsiz mikroplar dahi, AİDS'li bedende büyük tahribat yapabilirler. AİDS hastalığının tedavisi tam bir açmaz olmakta ve hiçbir netice vermemekte, milyonlarca dolara malolmaktadır. AİDS'li hastanın tedavisine ne kadar dikkat edilirse edilsin (istisnalar hariç), üç yıldan ziyade yaşayamaz.

AİDS'li ana-babalar yalnızca kendi başlarına bela değildirler. Onlardaki AİDS mikrobu, nutfelerine geçerek, ana rahmindeki cenini dahi hasta kılar. AİDS'li hasta sadece evladına ve ailesine de musibet değildir. Onun bedenindeki AİDS mikrobu, ateşin kuru otta yayıldığı gibi, toplumda yayılır. Hayattan bezdirir, kısa zamanda sapasağlam bedenleri acılara, elemlere ve ölümlere mahkûm eder. Toplumu korku içerisinde bırakır.

AİDS'li hastanın, doktorlar ve hemşireler orada dursun, yakın akrabaları bile, ölüsüne yaklaşmazlar. Çünkü AİDS çok salgın ve saldırgan bir hastalıktır.

Hülasa AİDS hastalığına yakalanan kişi, yaşadığı müddetçe toplumdan saf dışı edilerek yaşar. Ölünce mutsuz, hürmetsiz ve değersiz olarak ölür.

Çare, AİDS hastalığına yakalanmamaktır. Bunun yegane çaresi de, İslam dininin gereğine göre yaşamaktır. Fuhuştan ve fuhuşu mübah gören insandan, ulustan ve çevreden uzak olmaktır...