Sevgililer Günü ve Sevginin Önemi

Sevgililer gününün geleneksel olarak kutlanması eski Roma İmparatorluğuna kadar uzanmaktadır. 14 Şubat günü Romalılar için çok önemli idi. Gençlerin bir birini görerek tanıştıkları ve evlenecekleri eş adaylarını belirledikleri gündü 14 Şubat. 15 Şubat ise, bayram günü olarak şenliklerle kutlanmaktaydı ve zamanımıza kadar kutlana gelen bu eğilim, Ülkemizde de son yıllarda değişik şekillerde kutlanarak kendini göstermeye başlamıştır. 

Sevgililer gününden bahsedebilmek için, öncelikle sevginin ne olduğundan bahsetmek gerekmektedir. Sevgi; İnsan ruhunun derinliklerinde kökünü bulan, doğal, saf, beklentisiz, berrak ve tatlı bir duygudur. Herkesin bu duygudan aldığı lezzet gönül kabının genişliği kadardır. İnsanlığın yaratılış gününden bu güne kadar devam ede gelen sevgi, insanın varoluş sebebi ve insanlığın mayasıdır aynı zamanda.

Çünkü; Sevgiliye olan muhabbetten dolayı yeryüzü ve onun içindekiler kainat okuluna gönderilmiştir. Hadis-i Kutsi de Yüce Allah (Celle Celalühü); "Habibim sen olmasaydın kainatı yaratmazdım." (1) buyurmaktadır. Kuranı Kerimde ise; "Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de onun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır." (2) şeklinde anlatılmaktadır.

Sevgi, evrensel bir duygudur. Her insanda sevebilme potansiyeli mevcuttur. Çünkü her insan sevmeye ve sevilmeye müsait olarak dünyaya gönderilmiştir. Sevginin merkezi ise gönüllerdir. Sevgi olmadıkça insanlar arası ilişki sağlıklı, pozitif ve devamlı olamaz. Sevgi olmadan davranış ve sözler saygınlık kazanmadığı gibi, tesirli de olamaz. Ayeti Kerimede Allah (cc.) ; "İnanıp salih ameller işleyenler için Rahmân, (gönüllere) bir sevgi koyacaktır." (3) , Hadisi Şerifte de ; "Sizden önceki toplumların derdi size de bulaştı: Haset ve kin. Kin beslemek kökten kazıyan şeydir. Allah'a yemin ederim ki iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız. Size birbirinizi seveceğiniz bir şeyi haber vereyim mi? Aranızda selamı yayın." (4) yine; "Ziyaretleşin, hediyeleşin. Çünkü ziyaret sevgiyi perçinler, hediye de kalpteki kötü duyguları söker atar." (5) buyrulmaktadır.

Herkes sevginin tarifini kendi penceresinden yapmaya çalışır. Sevginin kaynağı ilahidir. İlahi olan, sevmek için yaratmıştır, sevilenleri!... Kaynağından alır diğer sevgiler değerini... Hiçbir sevginin yeri bir diğeri ile doldurulamaz. Bir ebeveyn sevgisi, bir eş sevgisi, bir arkadaş, dost, öğretmen sevgisi... hepsinin de farklı farklıdır yerleri. Birini sevmek diğerini sevmeye engel teşkil etmez hiçbir zaman.

  İnsan doğduğu andan itibaren sevgiye muhtaçtır. Bir çocuğun zihnî ve ruhî gelişimi için en kuvvetli besin ona verilecek olan sevgidir. Sevginin boşluğu bir başka şeyle doldurulamaz. İşte bu yüzden çocukluğunda yeterli bir şekilde sevgi görmeyen ve yaşamayanların, başkalarını sevmekte zorluk çektikleri bilinen bir vakıadır.

İnsanlar sevgide kıskançtırlar. Sevdiklerini paylaşmak istemezler. Kimi insan, sevgiye inanmaz, kimisi ise sevgiye tapar…Bu yüzden her şeyde olduğu gibi sevgide de denge kaçırılırsa, sorunlar başlar, baskı ve zulme dönüşür davranışlar, bu durum güzelim duygunun yanlış kullanılmasına yol açar. Böyle bir tatsız sonucu önlemek için ise, her şeyi yerli yerince sevmek gerekir.

Sevmeyen insanda merhamet gelişmez. Duygu eksikliği, büyük bir nasipsizliktir aslında. Sevgi varsa bir insanda ılık ılık hisseder onu içinde. Pozitif yapar kişiyi ve karşısındaki insanlara da güzellik olarak yansır sevginin egemenliğindeki davranışlar. Seven insan kendisini sevmeyenlere dahi merhametlidir. Seven bir insanın hayata bakışı ile sevmeyenin bakış açısı birbirinden çok farklıdır. Birisi için duygu önem arzederken, diğerinin hayatında madde arzı endam etmektedir. Hadisi Şerifte ; "Mümin kendisi için sevdiğini kardeşi için de arzular." (6) diye belirtilmektedir.

Sevginin dili de farklıdır. Seven insan sevdiğini üzmekten korkar, onun tercihlerini göz önünde tutar. Onu sevindirebilmenin yollarını araştırır. Seven yalnız sevdiği için yaşamak ister. "Kişi sevdiği ile beraberdir" (7) ilkesinden hareketle zamanla kişi sevdiğine benzeyecektir. Yada başka bir ifadeyle benzer kişiler birbirini sevecektir. Seversen sevdiğin şeyin diliyle konuşursun. Sevmek inceliği, zarif olmayı ve anlayışı beraberinde getirir. Sevgide süreklilik söz konusudur, bir ömür boyudur sevgi. İnişleri çıkışları vardır, bazen durulur, bazen kırılır, bazen coşar ama devam eder sonuna kadar. Eğer müsrif bir şekilde harcanmamışsa !...

Sevgiyi ifade edebilmek ve gösterebilmekte bir marifettir. Onu sunuş biçimleri de bu yüzden farklı farklıdır. Sadece söz ile ifade edilip, davranışlar ile desteklenmiyorsa sevgi, samimiyetten uzak ve lafı güzaftır ancak. Tatlı dil nasıl yılanı deliğinden çıkartıyorsa, küçük bir fedakarlıkla sevgiyi de ortaya çıkarmak zor değildir. İçte olan dışa yansıyacaktır muhakkak. Lakin sevginin kıymet ve değerinin iyi bilinmesi gerekmektedir. Sevgi kıymetli bir hazinedir çünkü. Sevgi beraberinde hak etmeyi getirir. Ama seven beklentisiz sever zaten. Sevgi kimi zaman bir annenin yüreğinden sunulur yavrusuna, kimi zaman çocuğun anne babasına hizmetinden sunulur, kimi zaman da babanın çocuğunun başını okşamasındadır. Bazen bir sanatkarın sanatından, bezen bir şairin dizelerinden, bazen bir yöneticinin emrindekilere ince davranışından, bazen bir ziraatçının gönlünden dökülür bitki ve çiçeklere... O yüzden sevginin adresi her yerdir. Sevgiyi yüreğinde duyabilmişse insan, her türlü fedakarlığı göstermelidir onu elinde tutabilmek için.

Tasavvufi anlamda sevgi; sevdiğinde yok olmaktır, yontulmaktır, nakış nakış işlenmektir, hissetmek, duymak, sezmektir… Zahirde ise bir ekmeği paylaşmaktır, alın teri ve emektir, sabırdır. Fedakarlıktır, hem de karşılıksız fedakarlıktır. Sevgi ağlamak, gülmek, düşünmek, sevinmektir. İnsan, bayrak, vatan, kutsal bildiğimiz her şeydir. Arkadaşlık, dostluk, komşuluktur. Sevgi bir yürekte can olmak, bir yüreğe can katmaktır. Gözlere yansıyan ışıltı, karşıdaki insana sıcak bir merhaba, gönüllere akıtılan duygudur.Tabi ki alıcı konumunda olan, sevgi özürlü değilse ve duyguları körelmemişse şayet !

Sevgi insanın kendi ile barışık olmasının da bir göstergesidir aynı zamanda. Çünkü kendisini ve başkalarını sevebilen insan, kendisiyle ve çevresiyle de barışık olabilen insandır. Sevgi, alabildiğine subjektifdir. Onda eleştirilere, irdelemelere yer yoktur. Çünkü kırgınlık doğurur sonuçta. Gerçek sevgide güven vardır. Onda kuşkuya yer yoktur, yapılanları marifet bilerek, senin için şunu yaptım, bunu yaptım diye dile getirmek yoktur. Ruhların bir biri ile sağladığı uyum vardır. Sevgi zamanla takdir ve saygıya dönüşür. Seven aynı zamanda sayar da. Lakin kimse sevmek konusunda zorlanamaz. Çünkü kimseye zorla bir şeyi yada bir kimseyi sevdirmek mümkün değildir. Ama kişilerin saygı duymak zorunluluğu vardır.

Sevgiden nasibini almamış insanlar, çevresini kıran-döken, insanlara ve kendisine değer vermeyenlerdir. Dünyanın içinde bulunduğu buhran ve bunalımların en temel sebebi de sevgiden mahrum oluş nedeniyle olsa gerektir. Kendisini sevmeyen insanların başkalarını sevmeleri beklenemeyeceği gibi , yakınlarını sevmeyenlerin de sevgiden bahsetmeleri tutarlı bir ifade biçimi olmayacaktır.

İnsan severse huzur, sükunet ondan yanadır. Toplum sevgiyi bilirse sevgi şelalesi gönülden gönüle akacak, yakın çevreden başlayarak hale hale yayılan bir duygu dalgası halini alacaktır. Toplumun ve insanın eğitimindeki maya sevgidir. Nitekim Hadisi Şerifte; "Allah yolunda birbirlerini sevenler, arşın gölgesinden başka gölge olmayan o günde, nurdan minberler üzerinde arşın gölgesindedirler. Onların mekanlarına Nebiler ve Sıddıklar gıbta ederler." (8) buyrulmaktadır.
Sevgi, sevdiği insanın hatalarını örter, kişiyi affedici yapar, seven bir kalpte sevdiğini hatalarıyla kabullenmek vardır. Sevgi ikiliği kaldırıp, bir olmaya götürür, tek yürek yapar insanı. Sevmek, beklenti belasından kurtulmak, beklentisiz sevmektir. Sevgi durağında beklentilere son vermektir.

Bütün inanç biçimlerinde ve sistemlerde sevgi vardır. İnsan sevgiyi doğru adreste aramalıdır. Sevginin kaynağını bilen insan sevmeyi de bilir. Bizim kurmuş olduğumuz medeniyetler Hz. Mevlana, Yunus Emre, Şeyh Edebali, Hacı Bayramı Veli, Akşemseddin ve Muhammed Raşid Hz. gibi sevgi sultanlarını yetiştirmiş ve o sevgi sultanları da insanlığa büyük sevgi dersleri vermişlerdir. Onlar; imanda, ahlakta, kültürde, sanatta, mimaride, şiirde, fikirde, fiilde ve kısacası her sahada sevgiyi bestelemişler ve ince ince işlemişlerdir. Verdikleri her esere, yüreklerindeki sevgiyi kotardıkları için bu günlere kadar isimleri ve eserleri yaşama imkanı bulmuş ve uzun ömürlü olmuşlardır. Anlaşılacağı üzere her hususta başarılı ve güçlü olmanın esrarı sevgide, başarısızlık ve zayıflığın sebebi de sevgisizliktedir.

  Sevgiyi sadece sevgililer gününe hasredip, tek bir gün için çiçekler ve hediyeler alıp ondan sonra unutmak elbetteki sevginin göstergesi değildir. Sevgililer günü sadece bir gün değildir çünkü... Seven bir gönül için her gün sevgi ile çarpar. Her gün sevgili bir gündür. Sevgi bir güne hapsedilmeyecek kadar umman olan bir duygu selidir.. Bizim sevgi mimarlarımız "Yaratılanı hoş gör, yaratandan ötürü", "Ne olursan ol, yine gel" ve "Ben dünyada yaşadığım sürece, daima Allah-u Zülcelal'in rahmetinden bahsedeceğim." diyerek derin, müşfik ve bütünleşen bir sevgi anlayışını gönüllere nakşetmiş ve gözler önüne sermişlerdir. Dünyadan ayrılışlarının ardından geçen asırlara rağmen, tüm Dünyaya "Mevlana Sevgi Yılı" kutlatmışlarsa bundan alınacak önemli sevgi dersleri vardır.

Gerçek sevginin yaşanması ve yaşatılması dileğiyle, yüreğinizdeki sevgi hiç eksik olmasın !...

email: huseyin_ustaoglu37@hotmail.com

KAYNAKLAR:

1- Acluni, II: 164; Hakim el Müstedrek, II: 615)
2- Rûm Sûresinin; 21
3- Meryem Sûresi; 96
4- Tirmizi; İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt,
5- Kütüb-i Sitte
6- Buhari ve Müslim; İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt
7- Buhârî, Fezâilu Ashabi'n-Nebî, 7
8- Ramuz El-Hadis s.233