Vadilerde, ovalarda şırıldayarak akan dereler vardır. O haliyle ondan elektrik elde edemezsin. Onun önüne bir bent çekmek gerekir. Bu bendin arkasında biriken sular gün gelir göle döner. Su seviyesi metrelerce yükselir ve işte o zaman bu kitle büyük bir enerji yüklenir. Bu enerji türbinlerden aşağı dökülürken elektrik enerjisine dönüşür. Elektriğin günümüzdeki önemini ise anlatmaya bilmem gerek var mı? Elektrik motorlarda hareket, lambalarda ışık, televizyonlarda ses, görüntü olur.
Bilgisayarlarda bilgiye dönüşür. Daha neler, neler olur. Bütün bunların sırrı suya kazandırılan potansiyel enerjide ve gerilimde gizlidir. Dolayısıyla daha önce nazlı nazlı akan su baş edilmez bir güce dönüşür ve aynı zamanda binbir maharet ve marifet kazanır. Eminim su bir barajla çevrilmeden önce kendisinde gizli bunca maharet ve kabiliyetlerin farkında bile değildi.
Ülkemizde nice baraj olabilecek yetenekte dere ne yazık ki keşfedilmeyi bekler. İnsanlarda bu dereler gibidirler. Eğer kabiliyetlerinin farkına varamazlarsa sıradan bir dere olarak kuruyup giderler. Üzerlerinde asla barajlar inşa edilmez. Evet, kendine ve hayatına değer veren her insan, kendinde gizli bulunan bu enerjiyi ve marifetleri açığa çıkarmak için çabalamalı, belki bu çabayı hayatının biricik gayesi haline getirmelidir. Tabiî ki eğer sıradanlıktan kurtulmak istiyorsa.
Eğer bu yeteneklerini kendi kendine bulmakta ve ortaya çıkarmakta zorlanıyorsa, o zaman ruhunda barajlar kuracak manevi mühendisleri aramaktan ve onlara müracaattan çekinmemelidir. İnsanlar hayatlarını en faydalı bir şekilde değerlendirmek istiyorlarsa; önce bu isteği içlerinde güçlü bir şekilde hissetmeli, sonra da bu isteği korumak ve artırmak için bir şeyler yapmalıdırlar.
Bu isteğin adına manevi gerilim diyebiliriz. Bu gerilimin adı; sevgidir, aşktır, taleptir, korkudur. Ama bu sıfatlar terakkinin olmazsa olmazlarıdır. Evet, manevi bir gerilim bizim terakkimiz için ön şarttır. Ama önce böyle bir gerilimin varlığından haberdar olmamız ve bunu kazanmak için bir şeyler yapmamız gerekir. Bu konuda yapılabilecekleri ise şöyle sıralayabiliriz:
1- Manasını düşünerek çokça Kur'an tilavet etmek. Zira; Kur'an'ın hem imanı kuvvetlendirici, hem de cennet ve cehennem tasvirleriyle, özendirici ve caydırıcı özelliği vardır. Yani insanda güçlü bir manevi gerilim oluşturur.
2- Peygamber Efendimizin, sahabelerin ve geçmişte yaşamış salih, veli ve âlim zatların hayat hikâyelerini ve onların eserlerini okumak, dinlemek. Görsel olarak hazırlanmış VCD, DVD şeklindeki çalışmalardan yararlanmak. Çocukların eğitimi için de bu tür yayınlar gayet faydalıdır.
3- Dinamizm taşıyan dostlarla oturup kalkmak, onlarla mesaimizi artırmak. Bu zaman için faydası tartışılmaz bir yöntemdir. Geçmişte yaşamış büyük İslam âlimleri genelde hep bu yoldan yetişmişlerdir. Kur'an bu meselenin önemi ile ilgili olarak: "Ey iman edenler, Allah'tan korkun. Sadıklarla beraber olun" diye uyarır.
Evet, aşkımızı ve talebimizi zinde tutabilmenin en kolay ve etkili yolu Kur'an'da "Sadıklar" olarak ifade edilen sıfattaki kişileri araştırmak, onları bulmak, sohbet ve derslerine devam etmektir.
4- Salihlerden oluşmuş bir cemaatle oturmak kalkmak, onlardan kopmamaya çalışmak.
5- Çok önemli bir tedbir de tamamen dünyaya yönelmiş, günahlardan korkmayan, ahiret hazırlığını kendine dert etmeyen insan ve topluluklardan arslandan kaçar gibi kaçmaktır.
İnsanları harekete geçiren şey duygularıdır. Bir şeyi sevmek ona karşı şiddetli bir meyil oluşturduğu gibi, bir şeyden nefret etmek veya ondan korkmak da şiddetli bir kaçınmayı beraberinde getirir. Bu sadece ahirete yönelik değildir. Dünya işleri de böyledir. Avrupa'da eğitim çocukların meyil ve sevgi duydukları branşlara göre yapılır. Zekâya göre değil. Yani çocuk fıtraten neye meyilli ise o işte başarı şansı son derece yüksektir. Yalnız çocuklar kendi meyillerini tespit edemezler. Çünkü onları etkileyen bir sürü başka duyguları devreye girer ve kendileri hakkında sağlıklı karar veremezler. Bunu eğitim otoriteleri sağlamalıdır.
Ahirete yönelmek ve orası için hazırlanmakta duyguların yardımı olmadan olmaz. O sebepledir ki Allah (Celle Celalühü) Kur'an'da, cenneti ve nimetlerini anlayabileceğimiz ve ona karşı bir meyil, istek ve sevgi oluştu-rabileceğimiz şekilde ince ayrıntılarına kadar tasvir etmiştir. Aynı şekilde korku duygusu da insanı harekete geçirmede sevgiden daha fazla etkilidir. Ve Kur'an cehennemi de özlü ifadelerle çok güzel tasvir eder ve ona karşı şiddetli bir kaçınma hissi uyandırır.
O sebeple Kur'an ve hadis-i şeriflerde tasviri yapılan cennet ve cehennem hakkında çok düşünmek gerekir. Ve çocuklarımızı da bu konularda iyice bilgilendirmeli ve şuurlandırmalıdır. Tasavvuf büyüklerine mahsus olan bazı özel halleri kendinde var sanıp da cennet için veya cehennemden korktuğu için ibadet yapmak iyi değildir. O zaman cenneti de cehennemi de bilmeye gerek yok, ben sadece Rabbin rızası için ibadet ediyorum demek, şeytanın bir hilesi olabilir. Ayrıca, cenneti ve cehennemi küçük görmek veya görülmesine vesile olmak, Allah korusun insanı küfre de götürebilir. Dikkatli olmalıdır.
Bu ifadelerle şunu anlatmak istiyoruz ki Kur'an'daki cennet ve cehennem tasvirleri manevi gerilim oluşumunda çok etkilidir. Bir şekilde bunların etkisinin azaltılmasına sebep olabilecek sohbetlerden kaçınmalı veya ehli tarafından bu sohbetler yapılmalıdır ki yanlış anlaşılmalara meydan verilmesin.
Manevi geriliminiz yüksek olsun diyerek sohbetimizi noktalayalım.
Allah'a (Celle Celalühü) emanet olun.