İnsan Psikolojisi ve Mücahid

Karanlığa taş attınız mı hiç? Hem de bunu yaparken dünyanın en doğru işini yaptığınızı sanarak. Böyle büyük bir gafı işlemek için korkunç derecede cahil olmak gerekmez ama işin candamarını görmezlikten gelmek, ihmali küçük gibi görünse de büyük sonuçsuzluklara yol açacağı kesin. Kaldı ki cihat gibi, İslami tebliğ gibi bir konuda sağduyusuz ve fanatik davranmak katliamlara eş bir tablonun ortaya çıkmasını kaçınılmaz kılar.

Özellikle çoğu gözardı edilmiş önemli İslami gerçeklerin ortaya çıkarılıp uygulanmasının yenilikçilik ya da artniyctlilik sıfatıyla damgalandığı bir toplumda İslam'ın, şimdiye kadar perde arkası edilmiş önemli bir yanını kabul ettirmenin zoduğunun idrakiyle dua ederek başlamaktan başka çare göremiyorum. "Rabbim benim göğsüme genişlik ver, işimi kolaylaştr. Dilimden de şu düğümü çöz ki, sözümü iyi anlasınlar" (1).

Evet, Cihad aynı zamanda farklı meşrepten ve çevreden birçok insana hitap edip, onların farklı gibi görünüp de kaynağı aynı olan sorunlarını sezerek cevap vermeyi gerektirir. Ancak bunu yaparken muhatabımızın kim olduğunu unutmamak gerekir. Karşımızdaki tüm kompleks yapısı ve muhteşemliğiyle Hz. insan.

Buna rağmen insanlara yardım için soyunanlarsa tam bir insan cahili hem de öyle cahil ki, insan kimdir, sorunlarının kaynağı ve çözümü nedir sorularının cevabını bulmaktan ziyade "Biz anlatalım da hidayet Allah'tandır" sözünü kendine kılıf edinerek kendini tatmin ve temize çıkarma çabasında.

Böyle bir kitlenin de insanı tanıyarak, anlayarak Cihad etmesi değil sadece bildiğini sadece karşıdaki-nin alabilecek durumda olup olmadığı umurunda bile olmadan anlatıp sonra da çekip gitmesi beklenir. Bu itham değil, çoğu zaman yapılan ve yapılması savunulan korkunç bir hata. İtiraza sebep olsa da bir gerçek var ki, İslam anlatılırken iarz hep aynı. "Ayette veya hadiste şöyle buyuruluyor" diye başlayan sohbetler, Ümmet-i Muhammedin acıklı halinden çaresi gösterilmeyen o gına getiren tarzda bahsedildikten sonra sonuç müslümanlann uyanık olup çalışması gerektiği vurgulanarak son buldurulur. Ama karşıdaki ne tip sancılarla karşımıza gelmiş, birçok meşrepteki insana hitap eden bu muazzam dinin hangi muhteşem yönüyle bu insanın sorunu anlaşılıp çözülebilir, hiç düşünen yok.

Bu alışılagelmiş ve sizlerin de çok iyi tanıdığı üslubun İslami yaşamak ve kendisiyle barışmak isteyen kitleler üzerinde nasıl bir etki bıraktığının farkında mısınız? Gerçekte muhatap görünen insanların aslında nefislerinin oturduğunu, gezdiğini, konuştuğunu farket-meden olayın içine dalmak kanayan yaraya bir darbe daha vurmaktan başka bir şey değildir. Nefislerin kol gezdiği bir ortamda da İslama eğilimli insanların birdenbire herşeyi kabullenmesini beklemek de fazlaca saflık olur. Üstelik nefsin ardından bir sürü vesveseyle ortalığı karıştıracağı kesin olduğu da kesin. Öyleyse anlatılması ciltlere sığmayan insana hitap ederken, insan psikolojisini bilmenin gerekliliğine bir an önce inanıp 14 asırdır Yakub'un anlamayıp da Agop'un gayet iyi anlayarak harekete geçtiği bu konuda bize verilen emaneti biran önce geri almamız gerekiyor. Bu da ancak çoğu dokunulmaz hale gelen hatalarımızdan biri olan insan psikolojisi bilmenin gerekliliğinin üstüne ısraria gitmekle olacak, hem de anlaşılana kadar.

Bakın bizim önemsiz görüp esgeçtiğimiz konuya kimler sahip çıkmış kendince. Yahudi Freud'dan tutun da A. Comte'lara kadar pek çok çatlak kafa bu konuda kafa yormuşlar, kendilerince çözümler de bulmuşlar hani. Sonuçta Freud'u psikanalistin babası olarak üne kavuştururken bizim beşikten itibaren "yat yat uyu" ninnileriyle büyüyen saf müslümanı-mız bu konuda da tabii ki uyumuş. Hem de batının karşısında her konuda zillete düşecek kadar.

Evet Freud'un yaklaşımı, kimliğini arayan insanî içgüdüleriyle yaşayan hayvanca sınıfa indirerek çözüm getirmekten başka bir şey değil. Ama yine de onlar inandıklannca özellikle son bir yüzyıldır insan psikolojisi konusunda olanca çabalarını gösterdiler. Oysa vahiy kaynaklı bir dinle şereflenen müslümanın ise bu konunun üstelik de cihad etmekten bahsederek, kıyısından köşesinden geçmemesi çok anormal. Çünkü insanı yaratan Allah-u Teala; tüm muazzam-lığı ve zaaflarıyla insanı anlatmıyor mu Kur'an'da? Şimdi böyle bir konuya sırt çevirerek nasıl olur da cihadın, güzel ahlakın, insanca yaşamanın ehemmiyetinden bahsedebilir.

Öyleyse fanatikliği bir kenara bırakıp kendimizde müslümanca yaşamak ve yaşatmak adına eksikliklerin farkedilmesini kendimize bir hakaret ve alçalma saymadan bilmeye doğru yol alalım. Ne o "Kendini bilen, Rabbini bilir" kudsi ifadesinin ayetinin muhatabı bizler değil miyiz, yoksa?

Aslında psikologların "bilinçaltı", dianetikçilerin "tepkisel zihin" veya "engram" diye adlandırdıkları İslam'daki nefis ve marazlarından başka bir şey değildi. Oysa ki 1400 yıllık gerçeğe kimler sahip çıktı, kimler sahip çıkmalıydı. Böyle devam ederse sohbetlerimiz beş parası olmayan bir İnsana tencere, tava, o da olmadı set satmaya kalkan anlayışsız bir pazarlamacının gayretinden öte gitmeyecek. Eğer hal böyle değil diyorsanız bugün ortalık gri cahil aydın, sahte alim, ilimsiz mücahidle değil seha ahlaklı samimi mü'minlerle dolu olurdu, yani doğruyu itirazsız kabul edip davasına samimice sahip çıkanlarla.

Gerçek şu ki biz olmasak bile bu dini Allah-u Teala taşı dile getirir yine tebliğ ettirir, ancak madem ki bu görev bize verilmiş onu en iyi şekilde yapmak ve ayrıntılı düşünmek zorundayız. Mesela, karşımızdaki insan hangi günahından ya da günah sandığı şeyden dolayı tövbeden kaçıyor, ya da hangi olay onu İslam'dan uzaklaştırmış, içinde hangi vesveseleri kendinden, kısacası nefsini kendi görme hatasını işliyor. Bunlar uzun boylu şeyler değil. Sadece sorunların altematifleriyle düşünmek. Yani namaz kılmayan bir insanın karşısına geçip namaz kılmazsan şu kadar günah, böyle faziletli bir ibadeti nasıl terke-dersin demek yerine, namaz kılmayı bilmiyor olmasından, bunları öğrenmeyi kendisine yediremeyerek farklı tepkiler gösterdiğinden tutun da başka ihtimalleri de gözönünde bulundurarak sorunları hallettikten sonra namazın fazileti gösterilmelidir.

Bu kadar açıklamadan sonra da mücahid'e düşen samimice davasına sahip çıkmak. Nasıl mı? Allah-u Teala "Bizim yolumuzda cihad edenlere Biz yollarımızı gösteririz" buyuruyor. Kaldı ki bu konuda insanı her haliyle bilerek yardımcı olacak tek çareye başvurmak. Yani Evliya'ya. Neden mi? Nedenini her sayıda o kadar çok anlattık ki. anlayan ne demek istediğimizi anladı. Anlamayan da demek ki evliyayı postunda zikir çeken, tombul hacı amca sanma gafletinden hâlâ utanç duymamış ham softa adayı. Zaten bu tiplerin cihadda ki samimiyetlerinden evliya hakkındaki fikirlerini değiştirmemekteki, gayretlerini İmam-ı Gazali, İmam-ı Rabbani'den daha üstün görme saçmalığı beklenir. Çünkü öyle olmasa mezheb imamları dahil İmam-ı Gaza-li'nin bile eteğinde asıl huzuru bulduğu ev-liyaullaha bu gözle bakmaları mümkün olmazdı.

Sonuç olarak, bu yolda kendimizin ancak o büyük doktoriarın hastabakıcıları, hemşireleri mesabesinde olabileceğimizi unutmadan "doktorculuk" oynamayı bir kenara bırakıp toptan gerçek doktorlara koşmak. Çünkü cihad diyorsak bu, insan cahili olarak asla olmaz.Öyleyse haydi cihada demeden önce cihadın insan psikolojisini bilmeden olmayacağını kabullenip, ne sonra çıkacak olumsuzluklara ne de nefsimize fırsat vermiyelim.

Allah'a (Celle Celalühu) emanet olun.