Başyazarımız

Feyz Dergisinin sahibi ve Başyazarı Şenel İlhan Beyefendi'dir. Tokat'ın Reşadiye' İlçesinin, eski ismi "Kotanı" olan Taşlıca köyündendir. Buraya da daha önceleri Suriye' den gelerek yerleşmiş ve  "İmamlar ve Hatipoğulları" lakabıyla meşhur olmuştur bu sülale.

Şenel İlhan Beyefendi'nin doğumu ailesinin beyanlarına göre 1960 yılındadır. Gençlik yılları çok fazla kitap okumak, dağlara tabiata çıkıp bol bol tefekkür etmekle geçiyor. Namazlarından hiçbir şekilde taviz vermemiştir... Yine o yıllardaki duygularını, dünyaya bakış açısını ifade etmek sadedinde şöyle söylerler: "Dünya benim gözümde tasavvufa girmeden önce de öylesine hor ve hakirdi ki; dünyada hiç bir şey için kolumu kıpırdatmaya değmez diye düşünürdüm. Ciddi olarak bu düşünce benim zerrelerime hakimdi. Ama buna rağmen yapmam gerekenleri yapardım. Zira bendeki bu düşünce kesinlikle tembellikten değil; dünyayı son derece basit, boş ve ilkel görmekten kaynaklanıyordu. Hatta o yıllarda bile, Amerika' daki o son derece yüksek gökdelen binalar dahi, bana ilkel görünüyordu..." 

Şenel İlhan Beyefendi'nin ailesine ve çocuklarına muamelesi, başlı başına örnek alınacak güzelliklerle doludur. Şakacı ve insanları mutlu etmeyi seven ve bunu çok iyi becerebilen yapısıyla, daima evdeki çocukların ve hanımının seviyesine inmeyi başarır. Onları eğlendirmek için yarışma türü oyunlar düzenler, genellikle onlara hediye almak için de belli etmeden yenilir... Sözleriyle, hareketleriyle; evin mutluluğu için esirgemediği maddi harcamalarıyla senelerce aile saadetini korumuştur. Bu anlamda, huzursuz aile ortamlarının bir numaralı ilacıdır Şenel İlhan Beyefendi...

Onun hemen her tavsiyesi: "Kadınlarınızın doğum günlerini ve evlilik yıl dönümlerini hatırlayın, onlara değer verdiğinizi ve sevdiğinizi belli edin, onlara zaman ayırın. Kadının en ağırına giden şey evde eşya muamelesi görmektir. Sakın ha! Bütün huzursuzluklar bundan çıkar. Evdeyken bakın ben nasıl çocuklaşıyorsam, siz de öyle yapın!" diye nasihatlar etmektedir ki böylece, tanıdığı pek çok ailenin kopmakta olan evlilik bağlarını pekiştirmiştir. Ve sayısını tam olarak hatırlayamayacağımız kadar çok çiftin mutluluğunda ve evlenmesinde direkt etkisi olmuştur... 

Başyazarımız Şenel İlhan Beyefendi'nin, değil kendi çocuklarının, çocuklarının "merhaba" dediği insanların çocuklarının hukuklarına dahi azami dikkat gösteren hassas yapısıyla, kendi çocuklarını ihmal etmesi zaten mümkün değildir. Onun Ümmet- i Muhammed' e taksim edilmiş dolu dolu hayatından, çocuklarına düşen zaman dilimi, herkesin çocuklarına ayırdığı zamandan, her halukarda daha fazladır. Şenel İlhan Beyefendi'nin herhangi bir çocukla ilgilenmesi demek; eğitim, yetişme, ahlak ve duygu boyutunda her bakımdan o çocuğun gözden geçirilmesi demekti ki; bu ilgi, kısa süreler içinde dahi çok isabetli ve doyurucuydu... 

Çok ciddi, kesinlikle bilimsel ve mantıksal izahlara dayanan, muhatabının hem kalbini hem aklını doyurucu, kesinlikle sadece birine yönelik olmadan hem aklı hem kalbi tatmin edici sohbetler... "Ben insanlara yardımcı olup, onları mutlu bırakıp, efsane kahramanları gibi, o vadiden ve beldeden yalnız olarak ayrılmayı severim. Böylesi beni daha mutlu eder." inceliği içinde... 

İşte Feyz camiası bu anlamda Şenel İlhan Beyefendi'nin kontrolündeki bir vücut gibidir. Ki o vücudun aklı ve kalbi Şenel İlhan Beyefendi, uzuvları da sofilerdir... Şenel İlhan Beyefendi'nin kendi nefsine bile göz açtırmayan ve nefes aldırmayan dikkat ve hassasiyeti, sofilerin üzerinde de görülmektedir. Ama burada bir uyarı yapmak lazım, kimseye kapasitesinin üzerinde görev vermek  ve zorlamak da yoktur bu nefs mücadelesinde..

Çünkü bu tavır, ileride bir çok olumsuzluk, ayrılık ve düşmanlıkları beraberinde getirebilir. Nitekim bu bünyeye uyamayan ve vücuda uzuv olamayan kapasitedeki insanlardan Feyz Camiası' na gelen de çok oldu giden de... Şartları gereği severek ayrılanlar da oldu, yıpratarak gitmeye çalışanlarda...

İşte Şenel İlhan Beyefendi'nin, anlatılması ve anlaşılması bile çok zor olan bu sistemi Feyz Camiası temeline oturtmuş ki, bu temelin hiç bir kuruluşta olmadığını, sanırım bu yazıyı okuyan okuyucularımız da itiraf etmek zorunda kalacaklardır... 

Şenel İlhan Beyefendi, 30 yaşında olduğunda yaşını ikiyle çarparak; "Ben 60 yaşındayım." derdi. "Çünkü hem gece hem gündüz yaşadım, siz geceleri uyudunuz." der ve gülerdi... 

Hakikaten hayatı cihada kodlanmış bir insandır Şenel İlhan Beyefendi'nin... Her anında cihad eder; hayatının hiç bir anını boşa geçirmez. Mesela, fırsat bulursa diliyle, ilmiyle hizmet eder, öyle ki saatlerce konuşur, bazen konuşmaktan dili şişse bile, yine de sohbeti terk etmezdi. Evet, gerçekten hayrete şayan bir durumdur ki, saatleri bulan sohbetlerinin sonunda dilinin şiştiğini ve bu nedenle kelimelerin ağzından peltek peltek çıkmasına rağmen sohbete ısrarla devam ettiğini görürdük... Sohbet bitince şakalaşmaları, ayrı bir cihat ve hizmetti. Evindeki eşyanın şeklini seçerken, evdeki yerini belirlerken; içini döşerken cihad ederdi. Evine gelen misafirlere birer kapalı mesajdı evdeki her eşya, herşey... Sebebine gelince, bu durumu: "Benim dinime düşkün bir insan olduğum herkes tarafından biliniyor, eğer beni büyük görürlerse dinimi de büyük görürler. Ben dinimdeki estetik anlayışını evdeki eşyama da yansıtırsam, insanlar dindeki güzelliği görür ve dinlerini yaşamak hususundaki gayretleri de artar... Özellikle ahirzamanda bu ihmal edilmemeli" şeklinde izah etmektedir.

Etrafındaki insanlarla ayrılık ve düşmanlıklarının hepsi, O' nun Emr- i Ma'ruf' a aşırı derecede olan düşkünlüğünden ve hassasiyetinden olmuştur... Kendisi hayatını bu yola vakfettiği gibi, etrafındaki insanları da bu hayırlı çizgiye çekmek istemiştir. Bunun için ilk önceleri çok yumuşak nasihatler etti. Beş sene kadar hiç kızmadan hizmete teşvik sohbetleri yaptı. Daha sonra bu işin böyle olmayacağını gördüğü için, bu defa bazen gerçekten, bazen de kendi tabiriyle taktik icabı sert davranmaya başladı. Etrafındaki uyuşukluklar devam ettikçe sertliğinin dozajını biraz biraz artırmak zorunda kaldı... O arada da etraftan yavaş yavaş eksilmeler kaçmalar başladı... Kimi sadece kaçıyor, kimisi kaçarken çamur da atıyordu. Bir hadis-i şerifte olduğu gibi: "İslamı öyle yaşayın ki, münafıklar aranızda barınamasın..." İşte onun gibi, kimi itikadi anlam da kimi de ameli anlamda münafık tabiatlı insanlar, birer birer hizmetten ve Emr-i bil Ma'ruf' tan sıvışıp kaçtıkları gibi sanki ömürlerini bu konuda karalamaya adamışçasına kampanyalarını yürüttüler. Halbuki enerjilerini insanların imani ve ahlaki  durumlarına katkı yapmak için harcasalardı çok faydalı sonuçlar alabilirlerdi ...!

Ama o ölene kadar; tek başına da kalsa, bu Peygamber mesleğinin yılmaz takipçisi olacağını her zaman ifade etmektedir ki, yaşantısı da onun hep öyle olacağını gösteriyor zaten... 

Netice olarak; bir taraftan kendi manevi problemleri ile ilgili çileleri, bir taraftan bu orjinalitesinden dolayı yakınlarından çekmek zorunda kaldığı çile, bir yandan dergi hizmetinin çilesi, diğer taraftan fikir çilesi, bir diğer taraftan da onu çekemeyenlerin verdiği cefaları düşündüğü zaman öyle bir atmosfer oluşurdu ki; yanında bulunduğumuz o zamanlarda, onun hakikaten derin bir tefekkür içinde olduğunu hisseder ve biz de oldukça duygulanırdık... 

Bu çileler Şenel İlhan Beyefendi'nin Rabb' imizin katındaki derecesinin açık bir  göstergesidir şüphesiz. Dememiş mi güzeller güzeli Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem): "Belanın büyüğü önce nebilere, sonra velilere, salihlere makamlarına göre gelir" diye...