İman ve Tebliğ Ekseninde Mümince Bir Duruş / Prof. Dr. Kerim Buladı

Günümüzde inkârcıya karşı müminin duruş ve tavrında önemli bir konu “diyalog yönteminin” nasıl olması gerektiğidir, düşüncelerinizi alabilir miyiz?

İnkârcılarla, kötülerle, hak yoldan sapmışlarla, işi gücü insanları doğru yoldan saptırmakla uğraşan kimselerle arkadaşlık kurmanın ve onlarla dostluk tesis etmenin ahirette telafisi mümkün olmayan pişmanlığa sebep olacağı Kur’an’da özellikle belirtilmiştir.

Mümin, dünyada kiminle arkadaşlık kuracağına dikkat etmeli, kimlerin peşinden gittiğine bakmalı, kimlere tabi olduğuna dair muhasebesini yapmalı ve hep iyilerle, Allah’a inanan ve O’na bağlı olanlarla arkadaşlık ve dostluk tesis etmelidir. Asla Allah’ı inkâr edenlerle, isyan edenlerle, Allah’ın razı olduğu İslâm’ı beğenmeyenlerle arkadaşlık ve dostluk kurmamalıdır.

Ancak bu gibi kimselerle diyalog kurmak da önem taşımaktadır. Zira diyalog, irtibat ve iletişim kurmadan tebliğ yapmanın, onları hakka davet etmenin mümkün olmadığı da bilinen bir gerçektir. Ancak bu nasıl olacak?

Kur’an’da, müminlerin, inkârcılarla nasıl diyalog kuracağı, iman ve inanç açısından nasıl bir duruş sergileyeceği, tavır ve eylem göstermesi gerektiği ve inanmayanlara karşı nasıl bir yol izlemeleri hususu üzerinde durulmuştur. İnanç ve iman bakımından, müminin sergilediği tutum ve davranışlar, her şeyden önce onun imanının ve teslimiyetinin bir göstergesidir. Mümin, iman ve inancının ona kazandırdığı bir duruş sergileyerek davasını temsil etmeli ve anlatmalıdır. Onun bu tavrı sayesinde, diğer insanlar, İslâm’ı tanıyacak ve benimseyecektir.

Allah Teâlâ’nın varlığına ve birliğine inanan, O’na şirk koşmayarak, yaratan Rabbine teslimiyet gösteren ve minnet duyan, aynı zamanda Allah’ın lütfettiği nimetlere karşı şükreden mümin kimse ile kendisine verilen nimetlere karşı nankörlük eden ve ahireti inkâr eden münkir kimse arasında geçen diyaloğu/konuşmayı Kur’ân, bir örnek olarak...

Yazının tamamını dergimizden okuyabilirsiniz.