Fanilik üzerine düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Elbette. Ama bütün değerlendirmelerin sadece insan indinde olduğunun farkına varmamız lazım. Genelde fanilik bizim itibarsızlaştırdığımız bir husus. Oysa meseleyi Cenab-ı Hak indinde düşünmeye başlarsak varoluşumuzun asli yapısının başlangıcı itibarıyla sonradan yaratılma, sonu itibarıyla da sonlu olma, hitâma erme olduğunu kavrarız. O yüzden de faniliğin itibarsızlaştırılması sadece insan nezdindedir. Yoksa varoluşumuza herhangi bir şekilde katkı yapacak şekilde ya da etki edecek bir şekilde bize ait bir husus değildir. Bizim nazarımızı gösterir. Peki bu hâl niye var oluyor diye bakarsak, sonlu olmayı, hitâma ermeyi, yaşlanmayı -hepsi faniliğin bir tercümesidir- insanoğlu genelde kabul etmiyor, kabul edemiyor… Bunun sebebi de şu; sonluluk, insanın her daim karşılaştığı fakat yüzleşmek zorunda kaldığında üstünü örttüğü ya da görmezden geldiği bir husustur.
Çok güzel bir ifade vardır. Şöyle söyler: Faniliğin kesin olduğunu, “sonlu muyuz, ölüm bize varacak mı?” sorusunun cevabını herkes kesin olarak bilir. Fakat o kesinlik içinde yaşayamaz. Faniliğimizi bile bile yani ölüme giden varlık olduğumuzu bile bile yaşamak, var olma tarzımıza aykırı bir hususu ortaya çıkartır. Yani zaten öleceğiz, o zaman yapmanın, herhangi bir şeyle uğraşmanın anlamı yoktur gibi bir hâle bürünürüz. Oysa zihin bu meseleyi hemen, burada ve şimdi olan ölümden kaldırarak başkasına atar, başkası üzerinden anlamaya çalışır ve “şu an yaşıyorsam”, “ölüm kesin, fanilik kesin”, ”Kesin olan ölüm var ve şu an yaşıyorum.” diye düşünür. Bir düşünür der ki, “Kesinliği şimdiye taşıdığımız andan itibaren belirsizleştirmeye başlarız.” Yani şimdi yaşadığıma göre ölmüyorum. Dolayısıyla psikolojik bir hamle yaparak, üstünü örterek o kesinliğin, fani olduğumuz kesinliğinin bir şekilde üstünü örtüyoruz. Bunun bir insan psikolojisi olduğunu kesinlikle bilmeliyiz.
İnsan, fanilikle nasıl yüzleşir?
Fanilik meselesi...
Yazının tamamını dergimizden okuyabilirsiniz.