Ocak sayısında Feyz yine dopdolu. Kışın belki de en soğuk günlerini yaşıyoruz. Soğuğun insanı harekete geçirdiğini, hayata karşı tetiklediğini, hayatı sürdürmek için insanı daha canlı kılan bir tarafı olduğunu hepimiz hissetmişizdir. Bizler de içinde yaşadığımız ortamların aynen soğuk havalar gibi bizi tetiklediğini; kültür adına, irfan adına, hikmet adına canlı, sımsıkı ve dimdik ayakta kalmak ve her daim ayakta olmamızın insan, toplum, millet ve ümmet adına çok büyük bir önemi olduğunu biliyor ve görüyoruz.
2007 yılı tüm dünyada "Mevlana Yılı" ilan edildi ve Mevlana Celaleddin-i Rumi Hz. elden geldiğince, her yönüyle anlatılmaya çalışıldı. Hakikaten İslam dünyası adına çok ama çok sevindirici olan bu durum, günümüz insanlığına, İslam'ın her boyutta ve neler verebileceğinin de bir mukaddimesi mahiyetindeydi. Çünkü Mevlana Hz., tüm dünyada İslam'ın şahsiyet modelinin İslam ümmeti içinde en çok bilinen ve tüm dünyada kabul edilen bir temsilcisi olarak, insanlığa "dinle!" sözüyle İslamı anlatıyor ve İslam'ı dinletiyordu.
Bu durum, İslam' yönelik olarak yapılan tüm yanlış bilgilendirmeleri, kasıtlı ve yanlış propagandaları, tüm sinsi çabaları bir çırpıda ve en keskin biçimde bastırıyor, 21.yüzyıl insanına bir kez daha Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Efendimizin tebliğ ettiği dinin hak ve baştan sona hakikat olduğunu haykırıyordu. Bizler de Feyz Dergisi olarak, Mevlana Hz.'nin tüm dünyada en az 2007 sıcaklığında algılanması ve bu ilginin artarak devam etmesi için 2008 yılının ilk sayısında, Mevlana aşığı ve her zeminde insanımıza Mevlana'yı anlatan gönül adamı Fatih Çıtlak Bey'le "dinle!" sözündeki hikmeti, günümüz insanı için neyi ifade ettiğini, "Hamdım, piştim, yandım" sözündeki engin idraki konuştuk. Çok büyük bir zevkle okuyacağınız bu röportaj için kendisine okuyucularımız adına teşekkür ediyoruz.
Peygamber Efendimizin Mekke'den Medine'ye hicreti İslam tarihinin en önemli hadiselerinden biridir. Müslümanlar için bu hicret; zulümden hicret, İslamı tebliğ için hicret olduğu gibi, kendi nefsinin marazlarından kurtulmak da dahil olmak üzere tüm yaşantısında bir kurtuluş yolu olmuştur. Diğer bir açıdan Hicrî Takvim Yılı, Muharrem Ayı ve bu ayın tüm zamanlardaki önem ve kudsiyetini ana hatları ile derleyerek, tüm okuyucularımızın faydalanması için, gerçekten yüzyıllar boyu bu ay yaşananların hafızalarda kalacağı kadar akıcı anlatımı ile harika bir özet halinde bu sayımızda size sunuldu.
Bu sayımızda üzerinde durduğumuz önemli bir konu da tüm dünyada Müslümanların birbirlerini algılama biçimine dairdi. Özellikle Ortadoğu, tarihin getirdiği sıkıntı ve yanlış anlayışlarla, bu konuda gerçek anlamda mağdur ve mazlumları oynamakta. Bizler de bu konuda Ürdün Ehl-i Beyt Üniversitesi İslam Hukuku Ve Kanun Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ziyad Değamin ile İslam Ülkeleri Arasında Ticari Sosyal ve Kültürel İşbirliğini konuştuk. Bizzat sahaya inerek ömrünü geçiren ve çalışmalarını devam ettiren, iyi bir gözlemci, iyi bir akademisyen kendisi… En önemlisi de sıcak, samimi bir Müslüman, 21. yüzyıla sarkan dağılmışlık ve yalnızlığımızı derinden hisseden, acısını ve çilesini çeken, üstelik boş durmayıp ısrarla çaba harcayan bir gönül insanı diyebiliriz. Zevkle ve düşünerek okumanız dileğiyle…
Küreselleşerek küçülen dünyada artık her an değişik dinlerden insanlarla karşılaşma ihtimalimizin son derece arttığını görüyoruz. O zaman, böyle karşılaşmalarda güzel dinimizi, hem anlatabilmek ve hem de belki bir hidayete vesile olabilmek düşüncesiyle, yeterli şekilde bilmenin ciddi bir görev haline geldiğini düşünüyoruz. Yazarımız Abdulkadir Yılmaz da, Feyz'in Ocak sayısında bu konuyu işliyor. Her bakımdan donanımlı bir mümin olmak hususunda insanı tetikleyen bir yazı…
Diğer güzel bir yazı da Alper Yücel Zorlu'dan… Magazin/ Pop Kültür/ Küresel Cinnet Ortamında Sağlıklı Ve Onurlu Bir Cinsel Eğitime Dair... "Cinsellik, ilahi kaynaklı vahiy kültürüyle çerçevesi çizilen bir "kurgu" halinde düşünülmezse, yani sağlıklı bir kurguyla kendi cinselliklerini yönlendirmezlerse; insanlar, ya da fikir sahipleri, cinselliğin değil, sapkınlığın doğasını korumak gibi komik bir duruma düşmüş olurlar."diyor yazarımız. Kendimizi ve toplumu, çevremizdeki insanları daha doğru algılamamıza yol açacağını düşündüğümüz bir yazı. Bir bakıma faklı boyutta bir kendini keşf de diyebiliriz. Değerlendirmesi sizden diyoruz.
Bu sayını bizi en çok duygulandıran bölümü hiç şüphesiz "Hocaların Hocası'nın Son Yolculuğu", hocaların Hocasının gidişi… Başbakanından Cumhurbaşkanına, binlerce müslümanın uğurlamasıyla gitti Hocamız. "Yılmadan yürüyeceğiz, ne kadar yürüyebilirsek. Bizim görmemiz, başarılı olmamız şart değil. Karınca misali Kâbe'ye doğru yürüyeceğiz, yürüyebildiğimiz kadar. Bizim görevimiz üzerimize düşen sorumluluğumuzu yerine getirmekten ibarettir..." deyip, hedeflerin, gayelerin en güzeline nasıl ulaşılacağını söyleyerek gitti. Prof. Dr. Sabahattin Zaim Hocamıza Allah'tan (Celle Celalühü), bol bol rahmet diliyor ve dua ediyoruz.
Hayırla kalın, hoşçakalın…