Kutlu Doğum ve Ehli Beyti Anmak/ Sadettin ACAR

MUHTEREM DİNLEYİCİLER

Hepinize saygı ve selamlarımı sunarak konuşmama başlamak istiyorum. Herşeyden önce tüm söyleyeceklerimizin onu tanıtmaya yetmeyeceğini itiraf etmek istiyorum. Çünkü o Allah'ın sevgilisidir. Biz ondan söz ederek onun kıymetini artırmak değil konuşmamıza şeref katmak istiyoruz.

Efendimiz bizim için her açıdan örnektir. Allah onu alemlere rahmet olarak gönderdi ama aynı zamanda örnek alınmasını da emretti. O, bütün güzel huyların birleştiği, bütün güzelliklerin şahsında bir araya geldiği müstesna kişiliktir. Allah, İslamı din olarak gönderdi ve Resulullah Efendimizi de bu dini uygulamak ve emirlerini insanlara ulaştırmak üzere görevlendirdi. Bundan ötürü O, insanlara söylediği herşeyi önce kendi nefsinde tatbik etmiştir. O, insanların en şereflisi olmasına rağmen Allah'tan en çok korkan ve ona en çok yalvarandı. Onun tüm günahları affedilmişti ama buna rağmen ibadetini hiç aksatmadı ve dine hizmetten hiçbir zaman geri kalmadı. Emrinde ve hizmetinde çalışmaya hazır onca insan bulunmasına rağmen kendi işini kendi yapardı. Çocukları sever, yaşlılara hürmet ederdi. Hayvanların bile hakları olduğunu ve buna riayet edilmesi gerektiğini söylerdi. Onun kadar mütevazi ama onun kadar onurlu hiç kimse görülmedi. Ve hiç kimse onun gibi arkasında büyük bir isim bırakmadı.

Muhterem dinleyiciler!

Onunla ilgili çok şey söylenebilir ama ben ondan rivayet edilen şu hadisle sözlerime son vermek istiyorum:

Resulullah (s.a.v) Ümmi Seleme'nin evinde bulunduğu bir gece yarısı uykudan kalkıp evin karanlık bir köşesinde ağlayarak dua etmeye başladı. Ümmi Seleme, Resulullah (s.a.v)'ı yatağında görmeyince, kalkıp onu aramaya koyuldu. Bir de baktı ki Resulullah (s.a.v), evin karanlık bir köşesinde durup ellerini göğe kaldırmış, ağlayarak Allah'a şöyle yalvarıp yakarıyor: "Allah'ım! Bağışladığın nimetleri benden esirgeme. Beni, düşmanlarımın gözünde gülünç duruma düşürme, kıskançları bana musallat etme.

Allah'ım!Beni kurtardığın kötülük ve çirkinliklere geri çevirme.
Allah'ım! Beni hiçbir zaman ve hiçbir an kendi başıma bırakma; beni her kötülük ve afetten koru."
Ümmi Seleme, Resulullah (s.a.v)'in bu durumunu görünce, ağlayarak kendi yerine döner. Resulullah (s.a.v) Ümmi Seleme'nin ağlama sesini duyunca, ona doğru gidip ağlamasının sebebini sorar.

Ümmi Seleme: "Ya Resulellah! Senin ağlaman beni ağlattı. Sen neden ağlıyorsun? Sen Allah katında olan onca büyük makam ve yakınlığına ve Allah'ın geçmiş ve gelecek bütün kusurlarını affetmesine rağmen Allah'tan böyle korkuyor, seni düşmanların gülüş vesilesi kılmamasını, kurtardığı kötülük ve çirkinliklere geri çevirmemesini, bir an bile kendi başına bırakmamasını istiyorsun, o halde vay bizim halimize!" der.

Resulullah (s.a.v) onun cevabında: "Nasıl korkmayayım, nasıl ağlamayayım, nasıl kendi akıbetimden endişelenmeyeyim, nasıl kendi makam ve mevkime güveneyim! Oysaki Allah Teala, Hz. Yunus'u bir an kendi haline bıraktı ve onun başına, gelmemesi gereken şeyler geldi!"buyurur.

Hz. Ali, Hz. Peygamber(s.a.v) tarafından bir gömlek almak için pazara gitmekle görevlendirilir. Hz. Ali pazara gidip on iki dirheme bir gömlek alarak eve döner. Bu arada Hz. Resulullah (s.a.v) ile Hz. Ali arasında şöyle bir diyalog geçer: Hz. Resulullah (s.a.v): "Bu gömleği kaça aldın?"

Hz. Ali: "On iki dirheme."
Hz. Resulullah (s.a.v): "Bu gömleği pek sevmedim, bundan daha ucuzunu istiyorum. Acaba satıcı bunu geri almaya razı olur mu?"

Hz. Ali anlatıyor: bunun üzerine, gömleği alıp çarşıya döndüm, Hz. Peygamber'in isteğini satıcıya ilettim, satıcı da kabul etti. Parayı alıp Hz. Peygamber (s.a.v)'in yanına döndüm. Bir başka gömlek almak için Hz. Resulullah (s.a.v) ile birlikte pazara doğru hareket ettik. Yolun yarısında Hz. Resulullah (s.a.v)'ın gözü, ağlayan bir cariyeye ilişti. Hz. Resulullah (s.a.v) onun yanına gidip; "Neden ağlıyorsun?" diye sordu. Cariye: "Ev sahibi bana dört dirhem verdi, bir şeyler almak için beni çarşıya gönderdi. Fakat ben parayı nasıl kaybettiğimi bilemiyorum, şimdi eve dönmekten korkuyorum" dedi.

Hz. Resulullah (s.a.v) on iki dirhemden dört dirhemi cariyeye verdi ve "İstediğin şeyleri al ve eve dön" buyurdular.

Allah'a şükredip pazara doğru hareket etti; pazardan dört dirheme bir gömlek alıp giydi, Allah'a hamdederek eve doğru yola koyuldu. Bu arada yol üzerinde bir çıplak gördü, gömleğini çıkarıp ona verdi ve tekrar çarşıya geri döndü, geriye kalan dört dirheme bir gömlek alıp giydi ve eve doğru hareket etti. Yolun yarısında yine aynı cariyeyi üzüntülü ve şaşkın bir halde gördü. Bunun üzerine; "Neden eve gitmedin?" diye sordu.

Cariye: "Ya Resulellah ! Gecikmişim, beni dövmelerinden korkuyorum" dedi.

Resulullah: "Gel birlikte gidelim, evinizi bana göster, sana kızmamaları için aracı olurum" buyurdu.

Hz. Resulullah (s.a.v) o cariye ile birlikte yola koyuldu. Evlerine yetiştiklerinde cariye; "İşte bu bizim evdir" dedi. Hz. Resulullah (s.a.v) kapının arkasından yüksek bir sesle; "Ey ev sahibi! Selam'un aleykum" diye seslendi; ama bir cevap gelmedi. O, ikinci kez selam verdi, yine bir cevap duyulmadı. Üçüncü kez bir daha selam verdiğinde, "Aleyke's- selam ya Resulellah ve rahmetullahi ve berekatuh" diye cevap verdiler.

Hz. Resulullah (s.a.v): "Neden ilk ve ikinci defada cevap vermediniz? Acaba benim sesimi duymadınız mı?" buyurdular.

Ev Sahibi: "Hayır, ilk defasında duyduk, senin olduğunu bile anladık" dedi.
Hz. Resulullah (s.a.v): " Öyleyse neden geç cevap verdiniz?"
Ev sahibi: "Senin sesini bir kaç defa duymak istedik."
Hz. Resulullah (s.a.v): "Sizin bu cariyeniz gecikmiştir, onu cezalandırmamanız için size rica etmeye geldim."
Ev sahibi: "Ya Resulullah! Sizin mübarek ayağınızın hürmetine bu cariye artık şimdiden azattır (hürdür)."
Daha sonra Hz. Resulullah (s.a.v) kendi kendisine: "Allah'a şükür, ne de bereketli on iki dirhemdi! İki çıplağı örttü, bir köleyi de azat etti" buyurdular.

Konuşmama burada son verirken bu güzel programın hazırlanmasında emeği geçen tüm kardeşlerimi tebrik ediyor ve Allah'tan bizi Resulullah'ın şefaatine nail etmesini diliyorum.