Bediüzaman Hazretlerinden İzah ve Yorumlar:
Benim murad ettiğim ve dahil olduğum İttihad-ı Muhammedînin (A.S.M.) tarifi budur ki: Şark ve garba ve cenubdan şimale mümted (Doğuda Endonezya'dan Batıda Fas'a kadar uzanan, Güneyde Nijerya'dan Kuzeyde Türkiye, Bosna ve Kazakistana kadar uzanan) bir silsile-i nûranî ile merbut (nurani manevi bir zincir ile birbiriyle bağlı) bir dairedir. Dâhil olanlar, bu zamanda üçyüz milyondan (şimdi Bir buçuk milyardan) ziyadedir. Bu ittihadın cihet-ül vahdeti ve irtibatı (İslam Birliğinin kapladığı beldeleri ve cemaatleri birbirine bağlayan husus), tevhid-i İlahîdir (Allahın birliğine olan imanlarıdır). Ve peyman ve yemini, imandır. Müntesibleri (İslam Birliğinin kadroları), Kalû Belâ'dan dâhil umum mü'minlerdir. Defter-i esmaları da (bu Cemiyetin ve Teşkilatın üyelerinin isim kayıd defteri), Levh-i Mahfuz'dur (Cenab-ı Hakkın ilm-i ezelisinde o müminlerin kimlikleri kaydolunmuştur)…
Bu ittihadın naşir-i efkârı, umum kütüb-ü İslâmiyedir (Bütün İslami Eserler bizzat veya bilvesile Müslümanların Kardeşliğini, Birliğini ve tesanüd etmesi gerektiğini ders verirler). Ve yevmiye cerideleri de, i'lâ-i Kelimetullahı hedef-i maksad eden umum ceraid-i diniye (Bütün dindar gazeteler de Allahın Adını yüceltme davasıyla beraber İslam Birliğine uygun yazılar neşretmek mecburiyetindedir).... Kulüp ve encümenleri, mesacid ve medaris ve zevâya...(İslam Birliğinin Şubeleri ve Bölümleri Camiler, İslami İlimlerin tahsil edildiği Fakülte ve Medreseler ve Tasavvuf Ocaklarıdır, yani bütün Hocalar, Alimler, Talebeler ve Mürşidler İslam Birliğini desteklemek ve teşvik etmeye mecburdurlar..)
Merkezi de, Haremeyn-i Şerifeyn'dir. (İttihad etmiş bütün Mü'minlerin kalpleri İslamiyetin Merkezi ve Kalbi olan Mekke ve Medine'ye yani Önderimiz Resulullaha (S.A.V.) bağlıdır). Böyle cem'iyetin Reisi, Fahr-i Âlem'dir (A.S.M.) (İslam Birliği, Resulullahın ders verdiği prensiplere uygun hareket ederek muvaffak olur).. Ve mesleği, herkes kendi nefsiyle cihad-ekber, yani ahlâk-ı Ahmediye (A.S.M.) ile tahalluk ve Sünnet-i Nebeviyeyi ihya ve başkalara da muhabbet ve kavl-i leyin/yumuşak bir dille ile eğer zarar vermeyecekse nasihattır...
Bu ittihadın nizamnamesi Sünnet-i Nebeviye ve kanunnamesi evamir ve nevahi-i şer'iyedir (İslam Birliğine dahil olan herkesi ve her milleti bağlayacak olan ortak esaslar – Nokta-yı Telaki - İslamiyetin emir ve yasaklarıdır). Ve kılınçları da, berâhin-i katıadır (İslam Birliğinin en güçlü silahları, İslamiyetin bütün esaslarının akli ve mantıki olduğunu isbatlayan delil ve keskin bürhanlardır ki Ecnebi milletleri ve hükümetleri ikna etmekte o hakkaniyetli deliller kullanılacaktır)... Zîrâ medenîlere galebe çalmak ikna iledir, icbar ile (zorla) değil... Taharri-i hakikat, muhabbet iledir (Ecnebilere hususan İsevilere gösterilecek insani muhabbet ve müsamaha onların Hakikati araştırmasını sevdirecek ve inşallah bulmasını kolaylaştıracaktır).. Husumet ise, vahşet ve taassuba karşı idi (vahşice ve mutaassıbane davranan bir kısım ecnebilere husumet ve maddi müdafaa lazım gelir ki Müslümanları cesaretsiz zannedip tecavüzünü artırmasın veya geri çekilsin).. Zaten medeniyet onları tokatlıyor. Hedef-i maksadları da, i'lâ-i Kelimetullah'tır (İslam Birliğinin en yüksek ve nihai hedefi, Tevhidi ve İslamın Hakikatlarını Aleme en mükemmel ve gelişmiş metodlarla neşretmektir)... Şeriatta (İslamiyetin Hükümlerinin) yüzde doksandokuzu ahlâk ve ibadet ve fazilete aittir.
Yüzde bir nisbetinde Siyasiyata mütealliktir (toplumun ve devletin idaresi ile ilgilidir) ; onu da Ulü-l emrlerimiz (ümmetin ve milletin seçtiği, yani biat ettiğimiz, İdareciler ve Devlet yetkilileri ve Seyyidlerimiz) düşünsünler.
Şimdiki maksadımız: O silsile-i nuranîyi ihtizaza getirmekle (yani manevi iman zinciri ile birbirine bağlı olan bütün Mü'minleri – ama hususan Seyyidleri, Hocaları/İslam Alimlerini, Evliya Mürşidleri, Müslüman Aydınları ve Dindar Siyasetçi ve Devlet Adamlarını- ortak harekete geçirmekle) herkesi bir şevk ve hâhiş-i vicdanî ile tarîk-i terakkide kâ'be-i kemâlâta sevketmektir (bütün Mü'minleri ve İslam Ülkelerini şevk ve arzuyla maddi ve manevi Kalkınma yolunda en faziletli ve mükemmel hedeflere ulaştırmaktır). Zîrâ i'lâ-i Kelimetullahın bu zamanda en büyük bir sebebi, maddeten terakki etmektir. (Maddi ve teknolojik gelişme, ilerleme, Tevhid Davasını bu asırda dünya üstünde yaymakta en büyük bir kolaylık temin etmiştir..hem de Ecnebilere karşı maddeten dahi doğru ve güzel örnek olmak mecburiyetindeyiz).
Ben bu ittihadın efradındanım (böyle bir Birliğin azası olabilirim). Ve bu ittihadın tezahürüne teşebbüs edenlerdenim. Yoksa sebeb-i iftirak olan fırkalardan değilim (İslam Birliği ayrı bir Parti veya Cemaat veya Cemiyet veya Grup değildir, parçalamaz ancak birleştirir.)
Elhasıl: Sultan Selim'e biat etmişim. Onun ittihad-ı İslâmdaki fikrini kabul ettim. Zîrâ o Kürd'leri ikaz etti. Onlar da ona biat ettiler. Şimdiki Kürd'ler, o zamandaki Kürd'lerdir.
Bu mes'elede seleflerim, Şeyh Cemaleddin-i Efganî, allâmelerden Mısır müftüsü merhum Muhammed Abduh, müfrit âlimlerden Ali Suavi, Hoca Tahsin Efendilerle Namık Kemâl Bey ve Sultan Selim'dir.
"Kıta"
İhtilaf u tefrika endişesi
Kûşe-i kabrimde hattâ bîkarar eyler beni.
İttihadken savlet-i a'dayı def'e çaremiz
İttihad etmezse millet, dağıdar eyler beni...
Sultan Selim
Ben zahiren buna teşebbüs ettim, iki maksad-ı azîm için...
Birincisi: O ismi tahdid ve tahsisten halâs etmek (İttihad-ı Muhammedi adını veya İslam Birliği adını birkaç kişiye has ve sınırlı bir cemiyet olmaktan kurtarmak için)... ve umum mü'minine şümûlünü ilân etmek (İslam Birliğinin yeryüzündeki bütün Mü'minleri kapladığını ilan etmek için)... Tâ ki, tefrika düşmesin ve evham çıkmasın!..
İkincisi: Bu geçen musibet-i azîmeye (31 Mart hadiselerine) sebebiyet veren fırkaların iftirakını, tevhid ile önüne sed olmak idi. (ayrı ayrı parti ve cemaatlerin ve cemiyetlerin ayrı çalışmalarından doğan zaafı ortadan kaldırıp, birlikte ortak projelerde işbirliği yapmak ile musibet ve zulümlere engel olmak mümkündür)…Vâ esefa ki (maalesef), zaman fırsat vermedi. Sel geldi, beni de yıktı.
Hem derdim: Eğer bir yangın olsa, bir parçasını söndüreceğim. (İslam Milletinin dertleri ve problemlerine çare bulmaya çalışmak, Havas olan Seyyidlerin, Hocaların, Aydınların ve Devlet Adamlarının vazifesidir).. Fakat elbisem de yandı... Ve uhdesinden gelmediğim şöhret-i kâzibem de maalmemnuniye ref' oldu. Ben ki, âdi bir adamım (yani normal avamdan bir Müslümanım). Böyle Meclis-i Meb'usan ve A'yan ve Vükelanın en mühim vazifelerini düşündürecek bir emri, uhdeme aldım. (İslam Birliği ile ilgili vazifeler, Millet Meclisimizin, Milli Güvenlik Kurulu gibi yüksek istişare heyetlerinin ve Bakanlar Kurulunun düşünmesi gereken sorumluluklar ve işlerdir). Demek cinayet ettim...AB-411-412
Haşa, Bediüzzaman Hazretleri, İslam Birliği gibi en yüksek içtimai ve siyasi bir projeyi düşünmekle ve tarif etmekle cinayet etmedi – hataya düşmedi ! Bilakis Ümmetin 1400 sene beklediği, İman ve Akide ve İçtimai Hayat ve İslamın Ahkamının neşir ve tatbikatında lazım olan Plan ve Projeleri mükemmelen hazırlamış bir Dahi Müceddid olarak vazifesini bihakkın ifa etti. Kendisinden 100 yıl sonra gelecek Hidayet Kadrosu olan Şahs-ı Maneviye (yani Mü'min Devlet Adamları, Aydınlar, Alimler, Mürşidler, Seyyidler ve Nur Talebelerine) hazır olan Programın tatbik ve icraatini vasiyet etti…