Hayat hepimiz için özeldir. Çünkü tek insan, tek hayat, tek ahiret var insanoğlu için. Adı üstünde "insanoğlu..." "Oğul vermek" başlı başına bir hukuk insan için. Kız ya da erkek fark etmiyor, çünkü devam olunuyorsunuz. Her baba bir oğul, her oğul bir baba için ama her biri kendine has, kendiyle baş başa devam etme hususunda yol alıyoruz. Aynı şekilde, her ana bir kız, her kız da bir ana… "İnsan" derken sıcaklığını hissettiğimiz canlının hayat serüveni böyle. Hepimiz bir diğerimiz için doğuyoruz adeta. Dünyayı bir ana karnı gibi düşünürsek bir tür "karındaşlık" bu… Aynı rahimde merhamet olunan canlılarız hepimiz. Aynı sıcaklık, aynı soğuklukların birleştirdiği ortak beden, "insanlık." "İnsan" denince duygulanmamızın sebebi, hepimizin bu mekanda yaşadığı ortak tecrübeler, ortak sevinçler, ortak acılar ve çileler olmalı. Belki de başkasına acırken kendimize acımak, onun şahsında bir "empati" alanı bulmak. Acıyı, sevinci, hüznü bir yumak yapıp "duygu" diye birbirine sunmak tüm yaptığımız... Gözyaşıyla yoğrulmak…
Gözyaşı; sadece dışa akan bir nutfe, bir katre değil. Çünkü ağlamak subjektif alemle olan irtibat zerrelerimiz… Hakikatle olan birlikteliğimiz ve bir bakıma bedenin hakikatle olan uyumu… Yani insanı insan yapan zerreler; gözyaşları... Öyleyse sormamız gereken bir soru var. Ağlıyoruz ama kime ve niçin soruları bizi net bir güzellikle buluşturuyor mu acaba? Gülerken ağlayanlar olduğu gibi, ağlarken gülenler de var. "Beden dili" kavramıyla ilgilenenlerin, bedenin, eylemleri bakımından bu kadar "somut" olan ağlama fiilinin keyfiyetiyle ciddi bir şekilde ilgilenmeleri gereği de buradan anlaşılıyor. İlginç ama, "ağlamayı bilmek de" önemli demek ki... Keyfiyetli ağlamak mı olur demeyin… Boşyere ağlayan o kadar çok adam var ki şu dünyada. Burada da niyetiniz çok önemli…Nitekim Hz.Peygamber; "Gözyaşı rahmettir." diyerek ağlama eylemindeki keyfiyete dikkatlerimizi çeviriyor. Rahmeti celbeden bir gözyaşı esas olan. Bu anlamda, insan olarak, ağlamanın keyfiyetli bir eylem oluşu bizi düşündürmeli ve nelere gözyaşı döktüğümüze dikkat etmeliyiz. Aksi halde bir cimrinin paraya dair ağlayışlarında, aşağılanan bir kibir deryasının hazımsız gözyaşlarında, bir riyakar ya da sahtekarın doğruluk ve dürüstlük karşısındaki ağlamaklı sahte duruşunda, yalancının rol yüklü ağlayışında, vefasız insanların "timsah gözyaşlarında" ne hikmet olabilir ki?
Gülmek güzel bir eylem, gayet de rahatlatıcı, ama ölçüsüz olanı da var. Tıpkı ağlamak gibi… Mesela her şeye ve her yerde gülemezsiniz. Bu hiç şüphesiz, hayatın sadece eğlence olmamasından kaynaklanan bir ölçü. Aksi halde, ölçüsüz hayat, günümüzde olduğu gibi, ağlanacak halimize güldürür bizi. Tebessümden kahkahaya varan bir skalası var gülmenin… Gülmek itidal ister, "tebessüm" ise gülmenin edep cephesidir. Neye ne kadar güleceğini değerlendirebilmek ise kontrollü insanların işidir. Eminiz ki, sevinmekle gülmek arasındaki ince çizgi, gülmekten daha mutlu kılar insanı.
Temiz olmak, hayatı nezih kılmanın mühim bir parçası. Hayat denen "kutsal"ı hissetmemizi sağlıyor. Çünkü "temiz olmak", "hayat"a verdiğimiz önemin bir göstergesi. Çünkü en önemlisi, kirlenmenin zıddı ve ilacı. Bedenen de koruyucu hekimliğin baş tacı ettiği bir kural. "Temizlik imandandır." kelam-ı Peygamberîsi ile övülmüş bir fiil... Haya gibi, sabır gibi güçlü ahlaklara da aynı patent vurulmuş, "iman" damgası. Temizlik aynı zamanda ibadete vesile, kendisi de ibadet. Çünkü onsuz ibadet olmuyor. İbadete başlamak onunla mümkün. Temizlik, ismiyle müsemma bir kavram ve kendi sıfatlılığına has bir keyfiyet unsuru. Eğer bu kadar keyfiyetli olmasaydı, "iç" ve "dış" yani "zahir" ve "batın" gibi, mekâna atıfla anılmazdı. Bu kadar mühim olan temizlik, insanın içini ve dışını kaplayacak kadar keyfiyetli demek ki... O nedenle alimler, zahir ve batın amellerden bahsediyor ve "Kalbin zerre kadar ameli, zahirin binlerce amelinden üstündür." buyuruyorlar. Burada temizlik, farklı bir anlama eşlik ediyor. Çünkü tüm ameller temiz bir bedenle başlayıp, temiz bir niyetle devam ederse anlam kazanıyor. Çünkü içinde "kir" yok… Burada temizlik, hem ilim, hem amel, hem ihlas oluyor. Bir bakıma amelin "ruhu" oluyor. Niyet gibi, ihlas gibi. Temizlik, aynı zamanda "güzellik…" Bu dînî ve felsefi boyut nedeniyledir ki, iyi insan, güzel insan, dürüst insan, nezih insan kelimelerinin yerine, rahatlıkla "temiz insan" diyebiliyoruz.
Evet, sonuç olarak, hayat sadece gülmek ve ağlamaktan ibaret değil. Onlar bir bakıma bizim "takılarımız." Gülmek ve ağlamanın niyet, amaç ve sonuç ilişkisi içinde anlamını bilemeyeceksek eğer, "takılarımız olmadan da yaşayabiliriz." diyorum. "Sadece yaşamak"sa amaç, hayata koyacağımız bir rezerv olarak, "amaçsız bırakılmış bir hayat karşısında", "temiz bir hayatı kuşanmak adına" "takısız" ve "takıntısız" yaşamayı teklif ediyorum. Rahmetle anılan bir gözyaşıysa istenen, "gözyaşı olmadan ağlamayı da sahih kılar bu" diye düşünüyorum.
"Temiz olun", "temiz kalın…" vesselam.