Ehl-i Beyt denince ne anlamamız gerektiğini şu hadis-i şerifte açıkca görmemiz mümkün: Ashab'tan (ra) birisi Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Efendimize sorar; " Ya Resullulah! Ehl-i Beyt kimlerdir? Sevgili Peygamber Efendimiz de (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) hemen o sırada yanına gelen kızı Hz Fatıma'yı (ra), damadı Hz Ali'yi (ra), torunları Hz Hasan (ra) ve Hz Hüseyn'i (ra) mübarek paltolarının altına alarak,"İşte bunlar benim Ehl-i Beytimdir. "buyururlar. Bu ve buna benzer bir çok hadis-i şeriften hareketle, Hz. Fatıma, Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin (ra) ile Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'in (ra) çocuklarının ve kıyamete kadar gelecek olan torunlarının Ehl-i Beytten olduğunu öğreniyoruz. Dolayısıyla buradan da şunu anlıyoruz ki, Hz. Peygamber Efendimizin (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) soyu kızı Fatıma'dan (ra) türemişlerdir. Yine şunu da, buarada hatırlatalım; Hz. Hasan'ın (ra) çocuklarına ve torunlarına "Şerif", Hz. Hüseyin'in (ra) çocuklarına ve torunlarına "Seyyid" denir.
Günümüzde gerek Türkiyemizde olsun, gerek diğer İslam memleketlerinde olsun; Peygamber Efendimizin (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) temiz ve mübarek kanını taşıyan Seyyid ve Şerifler Elhamdülillah bir hayli çoktur. Allah (c.c) kıymetlerini bilmeyi nasip etsin inşaallah... Gerek haklarında ayet olması, gerek bir hayli hadis-i şerif bulunması, gerekse bunların Sevgili Peygamberimizin (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) kanını taşıyan, canlı-kanlı torunları olması hasebiyle, doğru yolda olan İslam alimleri Ehl-i Beyte çok önem vermişler, hatta son nefeste imanlı gidebilmek için Ehl-i Beyt sevgisini şart görmüşlerdir. Nitekim İmam-ı Şafi (ra) bu mesele ile ilgili olarak; "Ey Ehl-i Beyti Resul! Sizi sevmeyi Allah-u Teala Kur'an-ı Kerim'de emrediyor. Namazlarında size dua etmeyenin namazının kabul olmaması kıymetinizi ve yüksek derecenizi gösteriyor. Şerefiniz ne kadar büyüktür ki, Allah-u Teala Kur'an-ı Kerim'de sizleri selamlıyor." diyerek onların büyüklüğünü ifade etmektedir.
Ehl-i Beytin önemiyle ilgili olarak Efendimiz de (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Hadisi Şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: "Ehl-i Beytim,Nuh'un (as) gemisi gibidir.Buna binen kurtulur,binmeyen helak olur."
Yine; "Benden sonra size iki şey bırakıyorum, bunlara sarılırsanız yoldan çıkmazsınız. Birincisi ikincisinden daha büyüktür. Birincisi Allah-u Teala'nın kitabı olan Kur'an-ı Kerim'dir ki, gökten yere uzanmış sağlam iptir. İkincisi Ehl-i Beytimdir. Bunların ikisi birbirlerinden ayrılmaz. Bunlara uymayan benim yolumdan ayrılır" buyuruyor...
Buradaki hadis-i şeriflerden açıkça anlaşılan, her halükarda Ehl-i Beytin ve Ehl-i Beyt sevgisinin kurtarıcı olduğudur. Nitekim tarih boyunca evliyanın, alimlerin en büyükleri bu kutlu ve mübarek soydan çıkmıştır ve her zaman da insalara gerçek manada rehberlik yapmışlardır. Bugün de yine öyledir. İşte Seyyidim; her şeyi ile Allah Rasülü'nün (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) canlı-kanlı bir numunesi olup, bizlerin ve sevenlerinin gerçek manada iftihar vesilesidir. Hem zahiri hem manevi güzelliği ile, ahlakı ile, aklı ile, ilmiyle, mücadeleleriyle velhasıl, oturmasıyla, kalkmasıyla, Allah Resulu'nün (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) daha çok sevilmesi anlamında, onun kar hanesine en güzel puanları kazandırmaktadır. Allah Resulü'nu (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) seven onu da sever, O'nu gören, tanıyan da O'nun şahsında Allah Resulu'nü (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) daha da çok tanır ve daha da çok sever. Çünkü her türlü güzellik ve özellikleriyle Ehl-i Beytin en güzel numunesidir Seyyidim...
Bakınız Ehl-i Beyti hakkında Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bizlerden ne istiyor, yine bir hadis-i şerifinde; "Sizlere Din-i İslamı getirdiğim için bir karşılık istemiyorum. Yalnız, bana yakın olan Ehl-i Beytimi sevmenizi istiyorum."
Yine başka bir hadis-i şerifte; "Ümmetimden Ehl-i Beytimi sevenlere şefaat edeceğim. "buyurmuştur.
Evet, Ehl-i Beytin önemini ve İslam toplumu için değerini ifade eden çok fazla hadis-i şerif var. Yeri geldikçe bazılarından bahsedeceğiz. Bu arada birşeyin altını çizmek istiyorum. Aslında Ehl-i Beytin sevilmesi için hiç bir müslümana bu makaleye ihtiyaç hissetmemesi en tabii olanıdır.Zira Ehl-i Beytin sevilmesi için hiçbir müslümanın ne şuurlandırılmaya, ne bilgilendirilmeye, ne bilinçlendirmeye ihtiyacı olamaz. Bu tür bilgilendirme ancak ehl-i Beyt sevgisini daha da fazla artırmaya yaramalıdır. Mesela, ırkçılığın tabiatında olan bir şey vardır ki, bir Ermeni'nin çocuğu veya torunu, Türklerin bulunduğu bir ortamda, babasının veya dedesinin Ermeni olduğunu elinde olmadan saklamak ister. Bilinirse sevilmeyeceğini, gözden düşeceğini ayrıca ona anlatmaya gerek olmadan çok iyibilir. Zira bu duygu yılların hatıralarıyla onun ta içine işlemiştir.Yine ırkları veya her hangi bir insanı küçük gördüğüm için söylemiyorum;ama babası dedesi, çingene olan birisi de kendince saygın bir ortamda, dedesinin babasının çingene olduğunun bilinmesini istemez. Ve bunu şiddetle saklar gizler. Bu, insan tabiatında olan bir şeydir. Buradan açıkca anlaşılan şudur ki, en zayıf müslümanda bile Allah Resulü'nün ve torunlarının sevgisi fıtrı olarak mutlaka olmalıdır ve vardır da...
Bu noktada sevgisi olmayan ve bu sevgiyi hissetmesi için bilinçlendirmeye, şuurlandırmaya ihtiyacı olan bir kişinin, ya fıtratının aşırı derecede bozulmuş olduğunu veya müslüman gibi görünen ama aslında müslüman değil, münafık olduğunu tartışmaya bilmem gerek var mı?... Fıtratı bozulmamış , hüsn-ü zannı galip olan, yani Allah ‘ın (c.c) dininin ve Resulü'nün sevilmesini isteyen bir müslüman, Ehl-i Beyti sever ve bu anlamda İslama olan sevgi ve saygısından ötürü son derece iyi bir insana veya dört dörtlük bir müslümana işte bu Ehl-i Beyttir denirse, hemencecik inanır...
Ve bu tür inanmak veya bu inanmanın işine gelmesi, güzel bir şeydir; fıtratının bozulmamış olmasının da isbatıdır bu hali... Çünkü böyle güzel bir insanın Ehl-i Beyt olması İslamı temsil anlamında çok güzel bir şeydir.Yine çok başarılı bir siyasetçinin, çok başarılı bir iş adamının,Ehl-i Beyt olduklarının söylenmesi halinde hemençecik inanıverdiğimiz ve bundan memnunluk duyduğumuz gibi... Fıtratı bozulmuş veya münafık cibilliyetli insanlara hem zahiri hem manevi anlamda çirkin birisi için, "İşte bu ehl-i Beyttir" dense, inanmak işine geldiği için oda buna hemen inanır...Ama aynı zevata boylu poslu, yakışıklı, maddi ve manevi anlamda güzel, temiz, nezih, ilim ve ahlak sahibi birisi gösterilelerek, "İşte bu Ehl-i Beyttir" denilse, onu kabullenmemek için bin dereden su getirir, aman belgeler ister, şunu ister bunu ister...İşte herşeyi ile Ehl-i Beyt olmaya yakışan birisinin Ehl-i Beyt olduğuna bir türlü inanmak istemeyen, buna inanmak işine gelmeyen bir adamın bu zorlanmaları, onun nasipsizliğinden, münafıklığından, kafirliğinden başka neyinin delili olabilir Allah aşkına!..
Ne yazık ki günümüzde Ehl-i Beytin gerek toplumumuzda layık olduğu çok müstesna mevkiyi,ve gerek gönüllerimizde sevgi ve saygı bağlamındaki olması gereken yerini tam olarak aldığı söylenemez. Biz bunu açık açık görüyoruz. İşte ülkemizde son yüzyılda yetişmiş büyük mütefekkir Seyyid Ahmet Arvasi (Allah ruhunu şad etsin)...Bu kıymetli mütefekkiri doğru düzgün kaç kişi tanıyor ve birbirinden kıymetli eserlerini kaç kişi okumuştur acaba... Bırak bunları hatta bir zaman tüm Arvasi sülalesinin tabiri caizse güneş gibi açık olan Ehl-i Beyt oluşlarının bile, bazı kendini bilmezlerce tartışıldığını da biliyoruz. Allah'tan (c.c) korkmadan... Yine son yüz yıla damgasını vurmuş Seyyid Muhammed Raşid Hz. hakkında bile -haşa- "Yok Seyyid değildir, , sadece kürttür" gibi saçma bir şekilde konuşulduğuna da rastlamadık mı? Hakkında sevilmesi için ayet ve çok fazla hadis olan Ehl-i Beytin, "müslümanım" diyen insanlarca aslında gayri ihtiyarı sevilmesi icab eder. Çünkü bu duygu insanın tabiatında vardır. Mesela bunu tersinden hareketle isbatlayalım. Burası bir müslüman ülkedir...
Burada bir insana; "Nemrud'un, Firavun'un torununu sevmeyin!" demeye gerek var mıdır? Bir insanın Nemrud'un torunu olduğunu duyan en zayıf bir müslümanın bile o kişiden buz gibi soğuması gerekir. Soğumazsa o kişi zaten imanını sorgulamalıdır. Yine en zayıf müslüman bile aynı şekilde Allah Resulü'nün (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) torunu olduğunu duyduğu kişiyi sevmesi icap eder, aksi halde o kişinin de müslümanlığını sorgulaması gerekir. Allah Resulü'nü (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) sevenlerin elbette ki evlatlarını da sevin demeye gerek duymadan sevmeleri, en tabii olması gerek bir şeydir. Bütün bunlara rağmen Ehl-i Beyti sevmekte zorlanan veya sevmeyen bir kişinin, müslüman olmayacağını isbat mı edelim? Bu arada şunu da ifade edelim, Ehl-i Beyt olduğunu bilmediğimiz ve evvelce aramızda husumet olan bir kişinin, Ehl-i Beyt olduğunu öğrendikten sonra husumetimizi devam ettirmek gibi bir lüksümüz de olamaz. Şüphesiz O'nun Ehl-i Beyt olduğunu duymamız bütün düşmanca duyguları buz gibi eritmelidir. Aksi halde böyle yanlış tavırlar Allah Resulü'nün (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) sevgisiyle kesinlikle bağdaşmaz. Nitekim Bir hadis-i şerifinde Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), "Benin evlatlarımın iyilerini Allah (c.c) için kerim tutunuz, onlara hürmet ediniz. İyi olmayanlarına benim için hürmet ediniz." buyuruyorlar.Yine, "Her kim Ehl-i Beytime kötü manada el atarsa, kıyamette ona yeterim." buyuruyor.
Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)... Bu hadis-i şeriflerden anlaşılıyor ki, Ehl-i Beyt içinde bir takım günah ve hatalara düşenleri olabilecektir. Zira onlar da nefis sahibi, onlar da şu dünyada imtihandadırlar. Ama bir şey de var ki, akibet olarak onların temizleneceği de şu ayet-i kerimede müjdelenmiştir: "Allah sizlerden kusur ve kirleri gidermek istiyor. Ve sizin tam bir taharetle temizlenmenizi irade ediyor." (Ahzab-33 )
Buradan şunu söyleyebiliriz ki, Kur'an ve Sünnetin ışığında, ne olursa olsun; Ehl-i Beyti sevmemiz gerektiği kesindir. Onlardan bazılarının hatalara, günahlara düşebileceğini bilmek veya düştüklerini görmek bu sevgimize mani olamaz. Böyle durumlarda yapılabilecek en güzel davranış şekli, Kur'an ve Sünnet çizgisi dışında bizden bir şeyler isteyen kim olursa olsun ona uymamak, eğer bu kişiler Ehl-i Beytten olursa, onları sevdiğimiz ve saydığımız için yumuşak bir şekilde uyarmak olmalıdır. Zira fıtratları temiz bu insanların, doğruyu kabul eder bir tevazu ahlakına sahip olduğu unutmayalım.
Onlar erkektir erkek gibi uyaranları severler. Buradan şunu anlamalıyız ki; hakkında açıkca ayet ve hadis olan Ehl-i Beyti sevmemekten tirtir titremeli, hatta Allah (c.c) korkusundan ve Resulu'nun (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) sevgisinden dolayı adı Ehl-i Beyte çıkmış bir insana bile, buğz etmekten ve düşmanlıktan kesinlikle kaçınmalıyız. Zira aklı, biraz imanı olan bir kişinin başka türlü davranmaya gücü yetmez. Seyyidimin bu konuyla ilgili bir sohbetinden alıntı yaparak bu meseleyi de bitirmek istiyorum; "Ehl-i Beyti sevelim.Sevmekten öte sevelim. Hatta onlar için ölelim. Ama onları sevmenin, hatta hiç bir şeyi sevmenin ifratına gitmeyelim. Her şeyi kendi kadar sevip, kendi kadar değer verelim. Ama Allah'a (c.c), O'nun Kitabına ve ehli sünnet alimlerine sıkı sıkı bağlanıp, sevgi, nefret, cihat vs. gibi her türlü ölçümüzü, Kur'an'dan ve Sünnetten alalım. İşte o zaman Ehl-i Beyti, nefislerimizin değil Allah'ın (c.c) ve Resulü'nün (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) istediği gibi sevmiş oluruz. Allah (c.c) bizlere velilerini,alimlerini, Seyyidleri ve tüm müslümanları hakkıyla sevmeyi nasip ve müyesser kılsın." (amin)