Günümüz insanı dünyanın içinde bulunduğu karmaşaya paralel olarak günlük yaşantısının debdebeleriyle uğraşırken verdiği ekmek kavgasının ötesinde olan herşeyi unutmuş, ahiret hayatına nazaran kısacık olan ömrünü gayet monoton, Allah'tan uzakta geçirmekten hiç gocunmamıştır. Dini düsturlar unutulmuş, yaşanan birçoğu da maalesef yozlaştırılmıştır. Oysa ki Allah-u Teala (Celle Celalühu) insanoğlunu hem dünya hem ahiret hayatını bir arada yürütebilecek kapasitede yaratmış, ayrıca ayet ve hadislerle de insanlara saadet kapısının nasıl açılabileceğini net olarak göstermiştir. Öyle ki yatarken dahi okunan bir dua, namazdan sonra okunan bir Ayet-el kürsi umulmadık vesilelere yol açabilir.
İşte böylesi vesilelerden biri hatta en önemlisi Ehli beyt sevgisidir. Ancak ananelere göre İslamiyeti yaşayan insanımız, velevki yaşamasa bile. Ehli beyt sevgisini nazarı itibardan kaçırmış hatta ve hatta Peygamberimize (S.A.V.) yöneltilen 'Ya Resulallah Ehli beyt kimlerdir" sorusuna karşılık yanına gelen Hz. Ali'yi, Hz. Fatıma'yı, Hz. Hasan'ı, Hz. Hüseyin'i mübarek paltosunun altına alarak; "İşte bunlar benim Ehli beytim" dediği o nurlu soydan olanlara ağıza alınmayacak iftiraları atabilme, çirkeflikleri yapabilme cüretkarlığını gösterebilmiştir. Halbuki yüce Peygamberimiz; "Her kim Ehli beyt'ime kötü manada el atarsa ahirette ona yeterim" diyerek torunlarına olan sevgisini Allah-u Teala'nın ve kendisinin onlara verdiği değeri açıkça beyan etmiştir. Nitekim diğer bir hadisi şerifte: "Bir kimse Sahabelerimi, Zevcelerimi ve Ehli beytimi severse onlardan herhangi birisine ta'n etmez, (ayıplamaz) onların sevgisiyle bu dünyadan göçerse kıyamet günü benimle beraber olur" buyurarak bunu en veciz ve en açık bir ifadeyle Ümmet-i Muhammede bildirmiştir.
Görülüyor ki Ehli sünnet vel cemaatın Ehli beyti sevmesinde saadet vardır. Ehli sünnet, Ehli beyti sadece Resulullah'la olan kan bağından dolayı değil, Kur'an'a, İslamiyet'e olan hizmetlerinden, büyük fedakarlıklarından, ilim ve irfan sahasında yaptıklarından dolayı da sever.
İslam tarihine baktığımızda bunu açıkça anlayabilir, müslümanlara rehberlik, mürşidlik yapan ulemanın büyük bir çoğunluğunun Ehli beyt' ten çıktığını görürüz. Ve emin olunuz ki zamanımızda da Allah için cihatta ulvileşmiş böyle büyük şahsiyetler var. Ama esefle belirtelim ki biz Osmanlı'nın evlatları, Osmanlı'nın üzerine titizlikle titrediği, hürmette kusur etmediği, savaşa göndermeye kıyamadığı, maaş bağladığı Ehli beyti, gözümüzün önündeki kayıp hazineler gibi görmekten hala sıyrılamamışız. Fakat Allah'a şükürler olsun ki tek tük de olsa onların kıymetini bilen, yanında olan, saygılı olan insanlar da var.
Ne mutlu onlara ki, Peygamberimizin; "Benim Ehli beytim Nuh aleyhisselamın gemisi gibidir, onlara tabii olan selamet bulur. Geri kalan helak olur" müjdesini almışlardır. Ve imanlarını kuvvetlendirmişlerdir.
Allah'ın kitabına uyan her müslüman Ehli beyti sevecek, Ehli beyti seven müslüman Allah' in kitabıyla amel edecektir. Kur'an-ı Kerim'in ihtiva ettiği itikadi esaslara iman ettiği gibi, ahlaki olarak, ibadet olarak vazifelerini yapmakta muvaffak olacaktır. "Sizlere iki şey bırakıyorum. Onlara temessük etseniz necat bulursunuz, birisi Kitabullah, diğeri Ali beytimdir" hadisi buna sağlam delildir.
Fakat her şey de olduğu gibi Ehli beyti sevmenin de bir ölçüsü vardır. Bu sevgide aşırıya giderek, ehli sünneti bir tarafa bırakmak büyük hatadır. Çünkü ne Peygamberimiz ne de Kur'an-ı Kerim insanlığa sadece Ehli beytin sevgisini gönüllere yerleştirmek için gönderilmiştir. Sünnet ve Kur'an ölçüsünde Ehli beyti sevmeliyiz. Onlara sahip çıkmalı, saygı göstermeliyiz. Çünkü İslam uleması. Ehli beyti sevmenin ona hürmet etmenin ahirete imanla göçmeye, huzura kavuşmaya vesile olacağında söz birliği etmişlerdir.
Nitekim İmam-ı Şafii; "Ey Ehli beyti Resul, sizi sevmeyi Allah-u Teala Kur'an-ı Kerim'de emr ediyor. Namazlarında size dua etmeyenlerin namazlarının kabul olmaması kıymetinizi, yüksek derecenizi gösteriyor. Şerefiniz ne kadar büyüktür ki, Allah-u Teala Kur'an-ı Kerim'de sizleri selamlıyor" diyerek bu hakikati dile getimıiştir. İki iki daha dört. Kimse Ehli beyti sevmenin gereksiz olduğunu iddia edemez. Ehli beyti sevmek farzdır.
Şunu da biliyoruz ki "Seyyid" günahkar da olsa hatalı da olsa, ne olursa olsun, neseb olarak ahlak olarak temizdir. Onlar cedlerinin canlarını feda etmekten asla imtina etmedikleri haklı davaya fıtraten taraftırlar, fıtri olarak doğruyu kabul edebilecek kabiliyettedirler. Çünkü Rabbül alemin muhakkak ki Habibine akraba olarak insanların en iyilerini seçecek, onlardan her türlü pisliği giderecektir. Nitekim Allah-u Teala Ehli beyt için: "Allah-u Teala sizlerden necisi yani her kusur ve kirleri gidermek istiyor ve sizin tam bir taharet ile temizlenmenizi irade ediyor" buyurarak buna işaret etmiştir.
Tekrar ediyoruz ey gafil müslüman; Ehli beyti sevmek Resulullah'ı sevmektir, Resulullah'ı sevmek Allah'ı sevmektir ve imanlı ölmeye vesiledir.