Evrim kavramının savunanlar nezdinde tarafgirlikleri ve taassupları ile bilimsel gerçekliği arasında büyük bir bilgisel boşluk ve isabetsizlik uçurumu var. Sizce bu taassubun felsefi, siyasi ya da ideolojik bir temeli var mı?
Bu soru kitabımın konusuyla ilgili bir soru olmuş. Yeni çıkacak kitabımın ismi “Boşlukların Teorisi”. Kitapta “Evrim hangi boşluklardan besleniyor?” sorusunu inceledim. Evrim teorisinin, çok ciddi boşluklar üzerine inşa edildiğini gördüm. Bu boşlukları sınıflandırdım, tasnif ettim. Ne tür boşluklardan yararlanıyorlar, kitapta özellikle buna değinmeye çalıştım. Mesela ilk bakışta gözümüze çarpan en büyük boşluklardan birisi: Tanı ve tespit boşluğu.
Örneğin, evrimin “körelmiş organ” iddiası var. Şimdi bu organ hakkında “Körelmiştir.” diyebilmek için neyi kullanıyor? Gerçekten o organ körelmiş mi, değil mi? Bunda bir hakikat payı olabilir mi? Bunu nasıl anlıyoruz?
Evrimin yöntemine baktığımızda şöyle diyor: “Bu organ şu anda bir işe yarıyor mu? Herhangi bir görevini biliyor muyuz bilimsel olarak?” Bilmiyoruz. Mesela bunu bademcikler olarak düşünün, apandisit olarak veya kuyruk sokumu olarak düşünün. “Bilinen bir görevi yok öyleyse bu körelmiş bir organdır. Eski atalarımızda işlevleri vardı ama şimdi evrim sürecinde işlevlerini kaybetti. Dolayısıyla bu hem evrimin delili olarak ortada durur hem de bu: körelmiş bir organdır.” diye ifadeleri vardı. Böyle yüze yakın organ saydılar. Britannica ansiklopedisinde yüze yakın organ “Körelmiştir.” diye tasnif edilmişti. Fakat bu organların görevleri sonradan anlaşıldı.
Mesela bademciklerin lenf düğümleri olduğu dolayısıyla bağışıklık sistemi için çok önemli görevleri olduğu veya bir apandisin iki tane çok temel görevi olduğu bugün gün gibi ortadadır. Hem B lenfosit üretiyor, bağışıklık sistemine destek oluyor, hem de bağırsağımızda bir bakteri florası var. Bu mikrobiyotanın depoculuk görevini yapıyor.
Mesela herhangi bir antibiyotik kullanımında bakteri florası z...
Yazının tamamını dergimizden okuyabilirsiniz.