“Dil şikest olanlar hasmullah olur.” sözüyle özetlenen “gönül kırmak” üzerine neler söylemek istersiniz?
Eskiler arasında şöyle bir söz vardır: “Dil şikest edenler hasmullah olur.” Gönül kıranlar Allah’ın hasmı olur. Çok ağır bir ifade değil mi? Gönül-Kalp: Allah’ın evidir. Yine eskiler, kalp için: Carullah der, Allah’ın komşusu. O yüzden bu konuda hassasiyet had safhada olmalı. Kalp kırmamak için ne mümkünse yapmalı, bu hususta azami dikkat gösterilmelidir; çünkü çok tehlikeli bir alan. Âcizin, zavallının kalbini kırmanın, hele hele haksız yere kalbini kırmanın ne kadar tehlikeli olduğu bize gösteriliyor. Kırmak o kadar tehlikeli iken sevindirmek de o kadar kıymetli. İnsan, buna dikkat edebildiği zaman zaten her şey değişecek. Bizler iyice hoyrat olduk, bir de bunu haklılık maskesiyle örtmeye çalışarak “ne yaptım ki!” diyerek, düşünmeden kalp kırar olduk. İyi de kalp çelikten yapılmış değil ki, beton değil ki… İncedir, hassastır, narindir, çabuk kırılır. Bir bakış ya da bir yok sayma, bir selam eksikliği… Dost kazanmakla düşman kazanmak arasında ince bir çizgi vardır, adına da “üslup” demişler. Bu bir üslup meselesidir. Kendimizi muhatabın yerine koyarak “Ben olsam nasıl düşünür, nasıl hissederdim?” diyerek kalp kırma noktasında dikkat etmeliyiz.
“Gönül sultanı hazer kıl, kırma kalbin kimsenin canını incitme, Esir-i gurbet-i nalan olan insanı incitme.” Muhatabın insandır, insan da esir-i gurbet-i nalan: Yani gözü yaşlı, boynu bükük, gurbet diyarında yaşayan bir esir gibidir; Onu incitme diyor. “Tarik-ı aşkta biçareyi hicranı incitme.” Aşk yolunda yolcusun, ayrılık sebebiyle biçare olan, çaresiz olan insanı, zavallıyı incitme. Yani muhatabın da sen de zavallısın, onu iyi anlamak lazım. Bazı görüşmelerde ters bir durum olur, akşama kadar tesirinden kurtulamazsınız; bazen günlerce yorgun, bitkin halde perişan olursunuz. Ya da tersi de varittir. Karşınızdaki kişiden güzel, olumlu, uygun bir yaklaşım görseniz moraliniz yükselir, neşeniz açı...
Yazının tamamını dergimizden okuyabilirsiniz.