ALLAH: Zata ait özel bir isimdir, Allah'ın diğer bütün isim ve sıfatlarını içerir. "Allah" lafzının manası, "ulûhiyyet" yalnız 0'nundur demektir. "Ulûhiyyet" Onun "Celâl" sıfatının bir gereğidir. Bu durumda, Bismillah'ın anlamı, "Kuvvet ve kudretiyle eşsiz ve tek olanın ismi ile" demektir. Allah'ın ismi ile kalpler aydınlanır ve istiklâlini kazanır, yükselir. Yine bu isimle, bütün tasa, endişe ve tedirginlik kaybolup dağılır. Onun rahmetiyle ruhlar marifete erer ve rahat bir soluk alır. "Bismillâh" ile her arzu yerine gelir. Arapça'da, tesniye ve çoğulu olmayan tek kelimedir.
İmam Buhari, Tarih'inde, isimler içinde Allah isminin, İsm-i Azam olduğunu ifade ediyor. Diğer isimler sıfata delalet ederken, Allah lafzı Zata delalet ediyor. Onun yerini başka hiçbir isim tutmuyor. Bu nedenle İslam'a giriş cümlesi olan Kelime-i Şehadet ancak onunla geçerli olur. Kelime-i Şehadetteki 'Allah' lafzı yerine Allah'ın başka bir ismi mesela 'Eşhedü enla ilahe İlla Rahman veya Rahim veya Kuddüs' denilse, şehadet geçerli sayılmaz ve bununla bir gayri müslim, Müslüman olmuş olmaz.
RAHMAN VE RAHİM:
Bu iki kelime rahmet kökünden gelmektedir. Yani Allah eşi ve benzeri olmayan bir rahmete sahiptir. Rahman, sonsuz merhamet edici, sonsuz nimetlerle besleyici manasına gelir. Hz. Peygamber, Buhari ve Müslim'de yer alan bir hadisinde 'Allah'ın yüz rahmeti vardır, birini Dünya'ya indirmiştir ve bütün mahlûkatı arasında taksim etmiştir, mahlûkat da onunla birbirlerine merhamet ederler, bir hayvanın yavrusuna basmamak için ayağını kaldırması bu merhamettendir. Geriye kalan doksan dokuz rahmeti ise kendisinde bırakmıştır ve onunla kullarına merhamet edecek.' buyurmuştur. Rahman ve Rahim, rahmetin bütün mana ve alanlarını kapsamaktadır. Rahman Allah'ın özel isimlerindendir. 'Rezzak' (Rızık veren) anlamına gelir. Allah'a has bir sıfattır, kullarda bulunmaz, tercüme de edilmez.
Rahim de Rahman gibi bir sıfattır, fakat Rahman Allah'a has değil genel bir sıfattır. 'Bağışlamak, affetmek', manasına gelir ki bu sıfat insanlarda da bulunur. Bu nedenledir ki çocuklara 'Rahim' ismi verilebilir, Rahman veya Rezzak ismi verilmez, ancak Abdurrahman veya Abdurrezzak ismi konabilir. Allah'ın özel bir ismi ve Allah'a has olan Rahman, Kur'an'da bir çok yerde Allah'la eş anlamda kullanılmıştır: "İster Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın, hangisi ile çağırırsanız, en güzel isimler O'nundur." (el-İsra, 17/110)
"Rahman'ın yaratışında hiç bir düzensizlik göremezsin." (Mülk, 67/3)
"Rahman, Kur'an'ı insanlara öğretti." (Rahman/1, 2)
Rezzak manasına gelen Rahman Allah'ın İlim, İrade, Kudret, Kelam, Semi' (işiten), Basîr (gören) sıfatlarını da içerir. Çünkü O bütün canlıların ihtiyacını bilir, bütün canlıların dilinden anlar, onlarla ilham yoluyla konuşur, bütün canlıların sesini işitir ve rızka muhtaç bütün canlıları görür ve bu canlılara uygun rızıklar vermeye gücü yani kudreti ve iradesi de vardır. Daha çok dünyaya bakan Rahman isminde Allah'ın 'Adl' yani adil sıfatı vardır ki, rızka muhtaç bütün canlılara fark gözetmeksizin rızkını veriyor. Mü'mine de kafire de aynı adaletle rızkını ulaştırıyor. Rahim ismi ise, Ahirete bakıyor ve sadece mü'minleri kapsıyor. Başlangıçta çalışana ve çalışmayana bakmadan, onu vücuda getirerek öylece idare etmek ve onun rızkını vermek, Allah Tealâ'nın Rahman sıfatının eseri iken, sonradan çalışana çalıştığının semeresini vermek de O'nun Rahim sıfatının sonucudur. Bu da kemal mertebesiyle ahirette tecelli eder. Bu sebeple denilir ki "Allah Tealâ ahiretin Rahimidir. Yani ahiret günü bütün müminlere rahmeti ile muamele eder."
Rahman da Rahim de Allah'ın merhametini ifade eder. Ancak ikisinin arasında şöyle ince bir fark var: Rahman Allah'ın en geniş merhametini ifade ederken, Rahim de hususi merhametini ifade eder. Rahman Vahidiyet'in, Rahim ise Ehadiyet'in tecellisidir. Mesela Güneş Vahidiyetiyle bütün çiçeklere aynı anda renk ve ışık verirken, Ehadiyetiyle de tek tek her çiçeğin yanında, her cam parçasının içindedir.
Allah, 'Rahim' sıfatını Resulüne isim olarak vermiştir: "Bi'l-mü'minîne raûfur-rahim" '(0) müminlere karşı bağışlayıcı ve merhamet edendir' (Tevbe 9/128) derken Hz. Muhammed'i kastetmektedir.
Neysaburi, 'Garaibü'l Kuran' isimli tefsirinde diyor ki: 'Diğer peygamberlere gönderilen sahife ve kitaplardaki bütün ilimler, Kur'an'da toplanmıştır. Kur'an'daki ilimler de Fatiha suresinde özetlenmiştir. Besmele de Fatiha suresinin özetidir.'
İşte Besmele bütün peygamber ve kitapları birbirine bağlayan nurani bir iptir. Kâinatta var olan bütün hakikatler bir nüve, bir çekirdek halinde besmelede yer almaktadır. Her yerde tecellisi görülmektedir. Atomun içinden galaksilerin ücra köşelerine kadar… Ancak onu bulup çıkarmağa herkes muvaffak olamaz. Onu bulup tutunan insan arşa çıkabilir.
Bediüzzaman, İşaretü'l İ'caz tefsirinde Kur'an'ın bir özeti olan besmeleyi şöyle tefsir eder: Kur'an'ın dört ana konusu vardır. Bunlar: Tevhid, Nübüvvet, Haşir ve Adaletten ibarettir. Kur'an'ın bu dört ana konusu her surede olduğu gibi, bir ayet olan besmelede de vardır: Besmelenin başında gizli olan 'Ya Muhammed bu cümleyi (Besmele'yi) insanlara söyle ve öğret' emri, Nübüvvete yani peygamberliğe işarettir. Çünkü Peygamber olmasaydı tebliğ ve talim olmazdı. Besmeledeki 'Allah' da tevhide yani Allah'ın varlığı ve birliğine işarettir. Rahman sıfatı ise nizam ve adalete işarettir, çünkü Rezzak-ı Mutlak olan Allah bütün canlıların rızıklarını adil bir şekilde veriyor, kafir mü'min farkı gözetmiyor. Rahim sıfatı da Haşre yani ahirete işaret ediyor. Tam manasıyla orada tecelli edecek.
O halde Kuran-ı Kerim'in anlatmak istediği bütün hakikatler, özet olarak Besmelede mevcuttur ve Besmele bu haliyle de harikadır. Bu harikalık onun tesir gücüne de yansımaktadır ki, Allah Resulü 'Besmele ile başlamayan her iş, bereketsizdir, devam etmez ve köksüzdür' buyurur (Müsned, 11, 259)