Yüksek ahlak, entelektüel ilim, feraset, basiret, şecaat ehli ve zamanın getirdiği sorunları çözümleyen irfan sahibi olmak; olmazsa olmaz âlim özellikleridir. Toplumu hakikate götürecek liderlerin en önemli kriterleridir. Hayatınızı değiştirecek, öncesi ve sonrası sizde bir milad kabul edilebilecek tasarruf ve dokunuşları olan âlimler, liderler, murakıplar tarihte olduğu gibi hâlâ insanları iyiye ve doğruya sevk ederler, hâlâ unutulmayan izler bırakırlar.
Zamanımızda imam-lider-önder bolluğu olsa da bu kıstasları taşıyanları azdan azdır. Gerçek imamları aramak ve bulmak ise biz müminlerin görevleri arasındadır. “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve sadıklarla beraber olun.” (Tevbe,9/119) ayetini yoksa başka nasıl anlamak gerekir?.. Sadıklık, sıdk, Hazreti Ebu Bekir’in makamıdır. Demek ki Hazreti Ebu Bekir gibi İslam’a ve Allah’a teslim, ümmet için dertli ve şefkatli bir imam aramak görevlerimizdendir. Kur’ân-ı Kerîm’in bizde aradığı Müslümanlık; kuru bilgiden ziyade dönüştürücü bilgi ve bilinç, yakîn duygusu, güzel ahlak, takva gibi önemli kavramlar üzerinde düşünmekle ve yoğunlaşmakla ele geçecek Müslümanlıktır.
Şenel İlhan Beyefendi’de âlim ve lider vasfının en büyük farklılıklarından birisi bilim sanat, tıp, sağlık, matematik ve fen bilimleri, psikoloji, fikri akım vb. her yeni gelişmeyi yakından takip etmesidir. Zatında şahit olduğumuz o kadar ince düşünce ve davranışlarının yanında bütün gelişmeleri takip etmesi ve vakıf olması çok belirgin bir özelliğidir. Çevresindeki herkese karşı olan sorumluluğunu bu yönüyle de ortaya koymaktadır. Kendisi her ayın son haftasında o ay içerisinde dünyada olup biten bütün gelişmeleri, bilimle ilgili yeni bilgileri aklınıza gelebilecek bütün alanlardaki yenilikleri araştırır. İlim ve düşünce anlamında bir değişiklik ve akım var ise onları karşıt fikirleriyle birlikte değerlendirir. O bunları bir sorumluluk olarak yapar, etrafına yol göstereceği her konuda kendini mesul hisseder. Bunun aslında bir cemaat liderinin üzerinde bir sorumluluk olduğunu belirtir. Çünkü lider olan kişi ona tabi olanların soru ve sorunlarına her zaman cevap verebilmelidir. Şenel İlhan Beyefendi bu konu ile ilgili şunları söylemiştir.
“Bugün şu gerçeğin altını önemle çizmek lazım ki yaşadığımız zaman ahir zamandır. Ahir zaman demek hem fikri hem de ahlaki boyutta ümmetin sorunlarının tüm zamanları aşacak derecede üst üste biriktiği zaman dilimi demektir. Yani kalpler bulanık, akıllar karmakarışıktır. Bu gerçekten hareketle tebliğ ve irşad ehlinin bu zamanda önce iman mevzusunda aktif bir mücadelenin içinde olması gerekir. Bunun anlamı küfrün, imana ve İslam’a saldırılarını en azından fikri boyutta bertaraf edecek, zamanın maddi ve manevi ilimlerine alabildiğine vakıf olmak demektir. Böyle olmayanın yaptığı ne tebliğ ne de irşaddır.
Dolayısıyla ümmetin sorununa bu temelden bakamayan ve hâlâ eski klasik usullerle tebliğe ve irşada devam eden kişiler bu zamanın gerçek İslam âlimleri olamazlar. Şöyle bir bakın memleketin dört bir yanında, Ehl-i Sünnet ve hadis düşmanlığı, evliya ve tasavvuf münkirliği, Vehhabilik, Bahailik, Hristiyanlık, Budizm, Yahudi mistisizmi, Transandantal-Meditasyon, Reenkarnasyon, Ufoculuk, evrim vs. gibi ne saçmalıklar konuşulur savunulur haldedir. Ve inanın okumuş aydın kesim diye nitelendirilen Müslümanların büyük çoğunluğunun kafaları ve kalpleri maalesef yukarıdaki saydığımız zehirli fikirlerin tesirleriyle karmakarışıktır. O halde, dünya Müslümanlarının bizce yüzde doksanını oluşturan bu fikri bulanıklık ve arayış içindeki Müslümanlara, kim yardım elini uzatacak ve zamanın bilinmesi zaruri ilimlerinden ve sıkıntılarından zerre kadar haberi olmayan, hatta neredeyse yirminci asırda yaşadığının bile farkında olmayan âlim ya da veli sanılanlar, Müslüman toplumun büyük çoğunluğunu teşkil eden bu insanlara nasıl yardım edecek, hakkıyla İslamî önderliği, yol göstericiliği bu anlamda nasıl başaracaklar?.. O halde tüm bu konulara alabildiğine vakıf olmak bu zamanın âlimleri için gerçek bir tebliğ ve irşad adına zorunluluktur.”
Şenel İlhan Beyefendi, bugün geçmişin bütün saçma akım, ekol ve felsefelerinin masa üstünde durduğunu, buna yenilerinin eklendiğini ve inanç açısından kafa karıştırıcı mahiyette günümüz insanını her boyutta tehdit ettiğini söyler. Ona göre bu güncellik, şunları zaruri kılar:
“İlim sahibi olmalı derken kastettiğimiz şey sadece medreselerde klasik usullerle öğretilen Kur’ân, hadis, fıkıh, Arapça, nahv, kelam vs. gibi dini ilimler değildir. Bunların yanında insanların faydasına olacak, tebliğ ve irşada yarar sağlayacak, psikoloji, sosyoloji, kozmoloji, fizik, felsefe, mantık, astronomi, biyoloji, tıp, tarih, siyaset vs. gibi gerekli her ilim dalında yeterli bilgiye sahip olmalıdır.”
Şenel İlhan Beyefendi toplumu ve insanı doğru koordinatları ile okuyan hikmet ehli bir liderdir. Müslümanların şu anki arayışlarının neler olduğunu çok çok iyi bilmektedir. Hayatının on bir yılı boyunca insan, ruh, nefs, akıl, bilgi, bilinç boyutlarını ve daha fazlasının bütün sınırlarını ciddi seviyede aşarak Allah’ın izni ile fikir çilesini tamamlamıştır. Allah’ın nuruyla bakan yanılsama görebilir mi? O, Allah’ın nuru ile bakan, olayların ardını bilen, tahlil ve analiz eden bir âlimdir. İnsanı kendisiyle tanıştıran, kendisine tanıtan, kendisine olan sanmalarından kurtarıp tedavi eden, Allah’a yaklaştıran bir liderden hakkıyla bahsedememek elbette ki bizim eksikliğimiz olacaktır. Ancak böyle bir liderin varlığını duyan bilen ve Onu tanıyan herkesi mesul kılan bir konu vardır ki o da Allah’ın lütfudur. Bu lütfu hayatında anbean yaşayanların kaleminden, şahitliğinden zerre şüphe duyulmasın, fazlasını anlatmaya keşke ilmimiz galip gelse, kelimelerimiz yetse…
Çağı doğru okumak ve problemlere deva olmak… İlmi nerede ve nasıl hayata geçireceğimize dair önemli bir yaklaşımdır… Şenel İlhan Beyefendi, yaşadığı çağın farkında olmanın şekillendirdiği ilmi donanımı çok önemli bulur. Bu konu ile ilgili şunları söylemiştir:
“Öyle Müslümanlar var ki: Dünyanın nereye gittiğiyle ilgilenmiyor; incelik, nezaket kültür bilmiyor, İslam’ı kendi dar ufku gibi daraltıp neredeyse şehirlerden uzak yerlerde, köylerde veya mağaralarda yaşanabilen bir din anlayışına getirmeye çalışıyor. Şimdi bu zihniyetteki bir Müslüman’ın bu zamanda İslam’ı evrensel anlamda temsil etmesi mümkün mü? Bu kişiler acaba kendilerine şu soruyu sorabilirler mi? İslam’ın hedeflediği Müslüman modeli ben miyim? Ama nerde, bu soruyu sormak bile akıl ister. İşte bir Müslüman bu can alıcı soruyu hem kendine hem de çevresindeki liderlere sormalıdır. Mesela İslam’ın hedeflediği Müslüman modeli falanca cemaat lideri mi? Aynı zamanda kendisine de sormalı; Ben olabilir miyim? diye…”
Hangi ilmin neye yaradığı hususu bugün üzerinde durulmaya değer en önemli konudur. Şenel İlhan Beyefendi konuyu şöyle değerlendirir ve bu minval üzere hareket eder:
“İlmiyle içinde bulunduğun çağın gerçeklerini birleştirmeli ve insanlara ona göre rehberlik yapmalıdır. Yani bu zamanın mürşidi, âlimi yine bu zamanın Müslümanının dertlerine deva olacaksa 16. asır mantığıyla irşadı terk etmelidirler. İlmin kapısı Hz. Ali (r.a.): ‘Çocuklarınızı yaşadığınız çağa göre değil, onların yaşayacakları zamana göre yetiştirin.’ şeklinde bir tembihte bulunarak, önemli bir sosyolojik ve psikolojik gerçekliği bize haber vermiştir. Nesil farkı, kuşak farkı ve en netice çağ farkı gibi farklılıkları görmezden gelmek ve zamanı yüzlerce, binlerce yıl gerilere götürüp her şeyi eskisi gibi yaşama hayalleri kurmak; çağın gerisine savrulmak ve eskilerde kalıp marjinalleşmeye razı olmak demektir. Hz. Ali’nin de uyardığı gibi akıllı bir âlim veya bir mürşid bu gerçeği görmezden gelemez; çünkü bu düşünce tarzı tebliğ ve irşad adına hem büyük bir kayıp hem de büyük bir dezavantajdır. Biz bugün bilgisayar çağında yaşıyoruz. O zaman yaşadığımız çağın kültürel değişikliklerine mecburen uyum sağladığımız gibi, düşünce ve fikirler açısından da kendimizi güncellememiz ciddi bir gerekliliktir. Demek ki insanları irşada soyunan bir âlim, dinde reforma gitmeden ama çağın gerçeklerini de göz ardı etmeden nerede durması gerektiğini bilecek, ilim, akıl ve ferasete sahip bir âlim olmalıdır.”
Şenel İlhan Beyefendi, gerçek manada bir İslam âlimidir. Bilinen özellikleriyle de ilim, irfan ve hikmet adına, bahsettiği çağın temsilcisi… Çünkü söyleyecek çok şeyi var. Çağın tüm gerekleriyle donatılmış, Allah’ın özel terbiyesinden geçmiş özel bir insan… Donanımı ve yetenekleriyle o, aynı zamanda geleceğin insanı… Çağımızın kurak ikliminde bunalmış insanlara, çatlamış toprak gibi kurumuş gönüllere, bahar esintisi getirecek, yaralara merhem olacak müstesna bir şahsiyet… Günü kurtarma derdinde değil… İnsana atfedilen değeri çok ama çok önemsediği için, Allah’a (c.c.) ve kullara hizmet hususunda ilahî muradın izlerini süren müstesna bir ilim ehli… O’nun bugün insana dair vasıflayıcı ve yapılandırıcı söylemleri, ehl-i medresenin ve ilahiyat konseptinin çok fevkinde yorumlar olduğu gibi, çağı doğru okuyan, insanda karşılığı olan ve hatta layıkıyla test edilmiş mevzulardır. Çünkü entelektüel ve irfanî düzeyi, insanı ve çağı okuyan ilmi; kelam, felsefe ve ahlak bakımından Kur’ân ve Sünnet’in insandaki karşılığını, inşaî boyutta ortaya koyar düzeydedir. Şenel İlhan Beyefendi’nin ilmine dair konuşuyorsak, çok açıktır ki, söylenen her şey bilgi haline gelse de bu sadece bilmek değildir. Te’vil-i ehâdîs ilmi, bir şeyin geçmişle muhkem bağı ve geleceği inşa eden tarafı, rüyaların tabirindeki irfan ve hikmet boyutu, yüksek muhakeme gücü, somut keşif boyutu, ahlak ve feraseti, bugün asla sadece okumakla elde edilmesi iddia edilesi konular değildir. İlahi bir yardım eseri ve sürekli olan bu meleke, önümüze gelen olayların safahatında ve sonuçlanmasında, kendisinde her zaman gözlemlenebilir. Allah da (c.c.) şahittir ki, Allah vergisi bu ilimler kendisinde, günümüz insanının problemlerine ışık tutacak, yaralarına merhem olacak boyutta layıkıyla vardır.
Günümüzde Müslümanlar bilgi sorunu değil ama temsil ve bilgide eklektizm sorunu yaşıyorlar. Bilişim çağı ile her türlü bilgi elimizin altında ve bir parmak dokunuşu kadar yakın. Ama İslam sadece kitaplardan alınacak bir şey olsaydı peygamberlere ihtiyaç olmazdı. Yaşayan Kur’ânlara ihtiyaç var. Ve bugün bizler en çok bunların eksikliğini yaşıyoruz. Çünkü hayatın imtihanlarla dolu olduğu zor bir zamandayız. Hatta evlilikler, çocuklar, hastalıklar maddi sıkıntılar bir imtihan sebebi olabiliyorken, insan psikolojisini çökerten birçok olaylar vuku bulup buhrana dönüşüyorken, ruhlar kirlenmiş, kalpler gerçek mutluluğu arıyorken böyle bir dünyada gerçek bir âlimle tanışmak, dertlerine çözümler bulmak demektir. Tüm kötülüklere, yanlışlara, haksızlığa, adaletsizliğe tepki gösterip hakkı öğrenmek, bilgisiz ve tecrübesizliğin bilinmez karanlık yollarında kayboluşa meydan okumak demektir.
Şenel İlhan Beyefendi zatını, yine kendisi en doğru ve en güçlü bir biçimde şöyle ifade etmiştir:
“Müslümanların hiçbirinin vesveselerden, aklına gelen bu sorulardan korkmasına gerek yok. İşte ben Allah’ın izniyle buradayım. Aklınıza gelen bütün soruları sorabilirsiniz, hepsinin cevapları bende hazır. Ben bütün bu soruları 11 yıllık fikir çilesi yıllarımda düşündüm, sordum ve ispat ettim. Bütün bu bilgilerden bilerek şüphe ettim. Sizler için hepsinin doğruluğunu matematiksel ispat gücünde ispat ettim. Şimdi bir Müslümanın bu sorularla boğuşmasına artık gerek yok. Ben buradayım. Yine bir Müslümanın bu sorulardan korkmasına da gerek yok. ‘Şenel İlhan Beyefendi ispat etmiştir.’ diyerek rahatça imanın keyfini çıkarın… Allah’ın izniyle kendime bu konuda öyle güveniyorum ki bir stadyum dolusu kâfiri, ateistti hatta şeytanı bu bilgilerimle iman ettiririm, yeter ki inadî ve isyanî küfrün içinde olmasınlar…”
Şu zamanda bir âlimde olması gereken tüm özellikler fazlası ile kendisinde vardır. O etrafındaki herkesin hem dünya hem de ahiretini dert edinmiş bir lider… Onun bizim için yaptıklarını saymakla bitiremeyiz. Gerçek bir âlim bulmak doğrunun ve yanlışının birbirine karıştığı bu devirde ne büyük bir ihtiyaçtır… Şenel İlhan Beyefendi bu ihtiyacı, fazlası ile her alanda hiçbir boşluk bırakmadan karşılayan yol gösterici, kalplerimize güven, ruhumuza huzur veren, yaşadığımız şu zamana ve geleceğimize ışık tutan bir liderdir.