Menzil, varılacak yer demektir. Hiç kimse "Falan yere gidin" demedi, herkes oraya akın akın gitti. Evvela devlet gözetledi: "Ne oluyor?" diye, sonra Muhammed Raşid Efendi'yi gözetim altına aldı, sorgulaması yapıldı:
-Biz, kimseye gelin demiyoruz, onlar kendi istekleriyle geliyorlar. Onlara bir şey de söylemiyoruz...
Şeklinde ifade verdi fakat, yakasini bir türlü birakmadilar. Neticede o bizi birakti, dünya yurdundan ahiret yurduna göçtü. "Allah indinde din İslamiyettir" buyuruluyor, "Allah dinini kıyamete kadar koruyacaktır" deniyor. Halbuki islami eğitim hemen hemen yok edilmiş, günah selleri sevapları da alıp götürmüş, ortada ismi Müslüman fakat Avrupa hayatı yaşıyan insanlar kalmış...
Bu durumda İslamiyet nasıl devam edecek? Sebepleri yaratan Allah, bazan sebepleri aşarak icraatini sürdürüyor. Menzil'de bunun tatbikatini gördük. Menzil Urfa yolu üzerinde, Urfa'ya yakın bir yer. Eskiden burası bir bozkırmış. Raşid efendi'nin dedesi buraya gelip, gayet basit evler yapmışlar, bir- kaç haneden ibaret bir belde kurmuşlar. İşin en Önemli yanı buradan bir su çıkmış, tadı değişik amma güzel içmeye, temizliğe, bahçe sulamasına yetecek kadar sanki kendi kendilerini sürgün etmişler, şehirlerden kaçıp, ıssız bir yerde ikamete başlamışlar. Fakat milyonlarca insanın bulunduğu şehirlerde kendilerini yalnız hissedenlere inat, bunlara hergün binlerce insan akın akın ziyarete gelmiş.
Evet, orada bulunduğum üç gün içinde hergün otobüsler, taksiler, minibüsler dolusu insan gelirdi.Mahşeri bir kalabalık vardı, bu insanları oraya çekip getiren neydi? Niçin geliyorlardı? Yaz, kış demeden, yorgansız, yataksız camide veya surda burda nasıl yatıyorlardı? Ne yiyip içiyorlardı? Evet, İslami Öğretim ve eğitim yok edilirken, Müslümanlar sebeplerin dışında, İslamiyet'le müşerref olup, İslamiyet'in hakkaniyetine alenen inanıyorlardı. Raşid efendi, pek konuşmazdi, vaz-u nasihatte bulunmazdi. Sadece imamlik ederdi. Amma onu gören kötü alişkanliklarini terk eder, bazilari sakal birakir, dini kiyafetler içinde işine bakardi. Nasil ki, miknatis, demir cinsinden şeyleri miknatislandirirsa, o da yanina yaklaşana Islami hayati aşilardi. Bu, elbette Allah vergisiydi. Islam'dan uzaklaşan bir kisim kullarini Allah, bu şekilde Islam'a çekiyordu.
Her irktan, her mezhepten, hatta her dinden insanlar gelirdi, bunlari getiren sebebi anlamak mümkün degil, amma giden bir daha gitmek ister, sevdiklerini de götürürdü. O, seyyiddi, âli beyttendi. Bu noktada düşünüyorum: Hazreti Ali'yi sevdigini söyleyen, onun soyuna hürmetkar ve bagli olan Aleviler, bu seyyidler kervanina tabi olsalar gerçek manada Hazreti Ali'ye de tabi olurlar.Seyyidler çok önemlidir, onlardaki hal ve tesir daha başkadir.
Raşid Efendi Arapça, Türkçe ve Kürtçe bilirdi. Menzil'de Kürt'ü Türk'ü, Arap'i kardeş kesilirdi. Böylece milli derdimizin dermani idi, bir kisim bürokratlar kadrini bilmedi. Osmanli Devleti'ni asirlarca ayakta tutanlar,Raşid efendi gibi kimselerdi. Türkiye, bunlarin kiymetini bilmedigi için şimdi başimiza PKK olaylari çikti.
Çünkü Islamiyet'i yaşamaktan başka bir gayesi olmayan Raşid Efendi ve onun gibiler sürekli gözetim altinda bulunduruldu, sürgün edildi, ifadesi alindi, kisacasi rahat birakilmadi, olaylar PKK'lilara malzeme oldu. Islamiyet her irki, her mezhebi, kisacasi Mülümanlar'i kardeş ederken bugünkü kavmiyetçilik kardeşi kardeşe düşman etti. Raşid Efendi gibilere imkan taninsaydi Güneydogu hadiseleri olmazdi. Dedik ya, "O, seyyiddi". Seyyidler kervanı yollarına devam edecek, bu kervana katılanların dünya ve ahiretleri cennet olacaktır inşaallah.