İnsanlık, Efendimize (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şükran ve minnet borçludur. Müslümanların şükran borcu ise çok daha fazladır. Zira İslamın ilk neferi O'dur. Kat kat karanlıkları elindeki meşaleyle aydınlatmaya ilk o başlamış, küfrü imana, zulmü adalete O dönüştürmüş, çığırından çıkmış insanlığa, insanlığını tekrar O hatırlatmış, bunun için en büyük zorlukları O göğüslemiştir… (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Bugün İslam'a aşina sinelere dahi İslam'ı anlatmanın zorluğunu görünce, Efendimizin (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) sabrını, azmini taktir etmemek ve bu mevzuda hayranlığını dile getirmemek mümkün mü?
Aslında bu minnet ve şükran duygularımız bütün peygamberlere, zira insanoğlunda bugün ne kadar güzel haslet varsa, hepsi de insanlığı şereflendiren peygamberlerden mirastır.
Hayatta öyle karanlıklar vardır ki, onları aydınlatmak hususunda insanlık aciz kalır. İllaki ıslahatçı şahsiyetlere ihtiyaç vardır. Mesela cahiliye dönemini hatırlayın kız çocukları bir utanç sebebi ve Hz. Ömer gibi deha bir şahsiyet bile bu geleneğin kurbanı… O dahi bu inanca kapılmış ve kendi öz yavrusunu elleriyle toprağa diri diri gömebiliyor. Belki bu yanlışın farkında ama çaresiz bu utanca teslim olmuş… Yine o günlere dönelim; kadınların insan olarak bir değeri yok… Kölelik yaygın ve insanlar yine insanlar tarafından hayvanlar gibi alınıp satılıyor. Ve daha ne kadar akıllara ziyan ve insanlığın şerefine yakışmayan, insanlıkla bağdaşmayan inanç, ibadet, gelenek görenek adı altında zulümler, işkenceler….
Peygamber Efendimizin (SAV) o günlerde bu alemi şereflendirmediğini bir düşünün, her halde o günlerin çirkin ve bütün vahşi gelenekleri, inanç ve ibadetleri yüzyıllar boyu sürecek ve belki bu günlere kadar gelecekti ve bugün belki de dünyanın bazı yerlerinde hala kız çocukları bu vahşi geleneklere, inançlara kurban olarak veriliyor olacaktı. Şu çok açık bir gerçektir ki, Peygamber Efendimiz (SAV) insanlığın gönlüne çökmüş kara bir kışı taze bir bahara, kat kat karanlıkları imanın nuruyla gündüze çevirmiştir.
Getirdiği şeriat hem dünya hem ahiret için gerçek bir kurtuluş vesilesidir. Kim ki O'nun hayatını kendine rehber yaparsa karanlıklar içinde sönmez bir meşaleye sahip olmuş olur. Ve düşme korkusu, ayağı kayma endişesi olmaksızın ebedi kurtuluşa ulaşır.
Ahzab suresi 45-46.ayette bu durum şöyle ifade edilir: "-Ey peygamber, biz seni hakka bir şahit, hem bir müjdeci ve ihtarcı olarak gönderdik. Hem Allah'ın izniyle Allah'a bir davetçi ve nur saçan bir ışık."
Hz. Muhammed (AS) bu alemde Allah'ın emirlerine ve hidayetine şahid olmuştur. Bu emirlere uyan, bu hidayete talip olan kulların ebedi bir kurtuluşla kurtulacakları müjdesini vermiştir. Gaflete dalanlara haykırmış, sağır kulaklara nidasını duyurmuş, günahkarları günahlarının acı akıbeti hususunda uyarmış, küfredenlere Allah'ın şiddetli azabını ve ebedi helaklarını ihtar etmiş. Yolunu sapıtanları, Allah'a davet etmiştir. Yaptığı bu işler sebebiyle O bir şahid, O bir müjdeci, O bir ihtarcı ve hem de O bir hakka davetçi ve kat kat küfür karanlıklarını delen bir nur, bir ışıktır.
Bu gün gerek Müslümanlar gerekse bütün insanlık bu davetten ve hidayetten çok faydalanmıştır. İster bu nimeti fark edip şükreder, ister küfredip nankörlük eder… Ama yaptıklarının faturası bir gün mutlaka önüne konacak ve cezası mutlaka kesilecektir.
Evet, dünyayı yaşanılır hale getiren Efendimize (SAV) bu sebeple şükran ve minnet borcumuz sonsuzdur. Ümmetine en güzel bir şekilde örnek olmak üzere, Peygamber Efendimizin (SAV) hayatının her safhası kusursuzdur. Hayatında utanç duyacağı, birilerinden gizleyeceği hiçbir davranışı olmamıştır. Her yönüyle kamil bir hayat sürmüştür. Ve hayatı hiçbir liderde olmayacak şekilde şeffaf ve açıktır. O sebeple Efendimiz (SAV) emsalsiz bir insandır. Beşerin en hayırlısıdır. Kullukta bir zirve olduğu gibi insan ilişkilerinde de öyledir.
-Hanımlarına karşı en müşfik, en sabırlı, en sevecen ve en anlayışlı bir eştir.
-Çocuklarına karşı en güzel bir babadır.
-Anne ve babasına karşı en hayırlı bir evlattır.
-Komşularına, arkadaşlarına karşı en cömert, en mütevazi, en keremli bir dosttur.
Savaşlarda en iyi bir komutan, devlet idaresinde en iyi bir idareci ve dolayısıyla her yönüyle örnek bir insandır. Gelmiş geçmiş bütün günahlarına bağışlanma müjdesi verilmesine rağmen, Rabbine karşı saygı, sevgi ve kulluğu da dillere destandır. Evet, kulluk cihetiyle de en edepli, en alim, en abid ve en zahid bir kuldur. Düşmanlarının ağzından dahi övülmüş, yegane insandır.
Ebu Cehil, Hz. Peygamberin en azılı düşmanı idi. Günün birinde O'na şöyle demişti: "Ya Muhammed, ben sana yalancısın demiyorum. Fakat şu getirdiğin ve davet ettiğin şeyi inkar ediyorum."
Bizans Kayseri Herakliyus da Hz. Peygamber'den bir davet mektubu almıştı. Mektubu alınca ticaret için orada bulunan Ebu Süfyan'ı çağırarak ondan bu davet sahibi hakkında malumat istedi.
Ebu Süfyan o zamanlar, Hz.Peygamber'in 6 yıldır amansız bir şekilde mücadele ettiği düşmanıydı. Herakliyus şu soruları sordu: -Aranızda nesebi sülalesi nasıldır? Ebu Süfyan cevap verir;
- O'nun nesebi yüksektir.
- O'ndan önce bu sözü söyleyen olmuş mudur?
- Hayır
- Ataları içinde hükümdar olanı var mıdır?
-Yoktur
-O'na eşraf mı tabi oluyor, yoksa zayıf kimseler mi?
-Zayıf kimseler tabi oluyor.
-Adetleri artıyor mu, yoksa eksiliyor mu?
- Günden güne artıyor.
- O'nun dinini beğenmeyerek ayrılanlar oluyor mu?
- Hayır.
-Ataları içinde hükümdar olan var mıdır?
-Yoktur.
-O'nu bundan önce yalan söylemekle itham eder miydiniz?
-Asla.
-Gadr edip sözünden döndüğü oluyor mu?
-Hayır, ancak Onunla bir müddetten beri muahede halindeyiz, ne yapacağını bilmeyiz.
-Size neleri emrediyor?
-Bize ancak bir Allah'a ibadet edin, Ona şerik koşmayın, atalarınızın dediklerini bırakın diyor. Bize namaz kılmayı, sadaka ve zekat vermeyi, haramlardan sakınmayı ve namuslu olmayı, bir de sılayı-akrabaya iyiliği emrediyor. (Buhari)
Bütün güzel hasletleriyle beşere örnek olan, Peygamber Efendimiz (Sav)'i Kur'an şöyle ifade ediyor; "Resulullah'ta sizin için ittiba gereken en güzel örnekler vardır." (Ahzab, 21)
Müslümanlar, Efendimize (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) karşı şükran borcunun bir ifadesi olarak O'na bolca salat ve selam getirmeli, getirdiği şeriat'ı yaşamaya çalışmalı ve O'nun ashabını ve ehl-i beytini hayır dua ile anmalı, hayatta olanlarına sevgide ve saygıda kusur etmemelidir.