Hidayete Erenler/ Çalışmak İşime Gelmiyordu

Ben 1950 doğumlu Abdullah Zeki Aslan. 1970'de askerlik vazifemi yaptım. 1973'de evlendim. Halen 5 çocuğum var. Şu anda Sivas Dikimevi'nde makinacı olarak çalışıyorum. Bir mübarek zatı 1979'da ziyaret ettim ve bunun etkisi bende bir hafta devam etti. Bundan sonra 7 sene tekrar eski halime döndüm. Ve 1986'da bir daha ziyarete git¬tim. Ve artık kesin söz verdim. Başka da çarem yoktu, zaten bütün kapılar yüzüme kapanmıştı, bir tek kapı açıktı bana gel diyen, beni kabul eden.

Geçmiş halimden bir takım örnekler vereceğim. Fakir fakat imanlı bir ailenin büyük çocuğuydum. Çevre ve arkadaşlarım etkisiyle sigaraya 11, alkole 14 yaşında başladım. Esrar ve benzeri şeyleri de yine bu yaşlarda tanıdım. İlkokul 4'ten ayrıldım ve bir terzinin yanında çalışmaya başladım. Ailem çok mutaassıp bir yapıya sahip olmasına rağmen arkadaş çevrem çok bozuktu. 1967 senesine kadar terzi çıraklığı yaptım. Bu arada ailemin rızası olmamasına rağmen çevremin etkisi ile İstanbul'a kaçtım. Esas işret hayatım burada başladı. Üç gün dayımlarda kaldım. Dayımla anlaşamadım. Oradan da çıktım. Bir Ermeni konfeksiyoncunun yanında işe girdim. Bu Ermeni de tam keyif adamıydı. Ben dükkânda hem çalışıyor hem de yatıyordum. Bu dükkân aynı zamanda sabaha kadar meyhanemizdi.

Askerlik önceside askerliğim de İstanbul'da geçti. İstanbul'da Sivaslı bir ailenin kızıyla evlendim. Fakat evlilik benim hayatımı değiştirmedi. Çalışmak işime gelmiyordu. Bunun karşılığında günlük işlerle karnımı doyuruyordum. Ailemle aram açıldı. Bir çocuğum oldu, öldü. Bunun etkisiyle bende büyük bir değişiklik oldu. Eşim annesine gitti. Bende kendi hayatımı yaşamaya başladım. Devamlı gece hayatı başladı. Kimsenin yanına gidemiyordum. Zaten kimsede bana insan muamelesi yapmıyordu. Parklarda, banklarda, fırınlarda yatıyordum. Evde satmadığım bir yatağım kaldı. Birde işe yaramayan para etmeyen eşyalar, ne var ne yok hepsini sattım. Bu hayatım 1976'ya kadar böyle devam etti. 1976'da ailemiz bir araya geldi. Eşimle tekrar birleştik ve tekrar Sivas'a geldik. Ben yine eski terzi ustamın yanında çalışmaya başladım. Ancak bu ustam benden keş, ben ondan keştim. Akşama kadar şişeler geliyor, masanın altında deviriyordum. Bir sene bu böyle devam etti.

1977'de Dikimevi'nde çalışmaya başladım ve kısa bir müddet sonra bir arkadaş vasıtasıyla daha önce gittiğim mübareği ziyarete gittik. Bu Allah dostunu görünce o zamana kadar ki hissetmediğim bir duyguyu yaşadım. Aşağı yukarı yarım saat nazarında kaldık. Gitmeden önce o mübarek hakkında beni çok korkutmuşlardı. Yüzüne bakarsan çarpar, seni huzuruna kabul etmez, içki içenleri canavar gibi görüyor diye çok değişik etkilerde kalmıştım. Tövbe ettim, adabı yerine getirdim ve bu arada karar aldım. Artık islama teslim oldum ve artık yaşamaya ahdettim. Ancak Sivas'a geldim bu hal bir hafta sürdü şeytanın etkisiyle tekrar bozuldum. Ancak o mübarek iki defa rüyama girdi ve sofi onları bırak bize gel diye aleni çağrı yaptı ve 1986'a kadar bu hal devam etti. Benim aksine eşim dini eğilimde iyice yetişti talebe yetiştirmeye başladı. Fakat ben sözümde samimiyim, yaşantım hayvanlar gibi hatta daha aşağı idi. 1986'da bir sofi vasıtasıyla tekrar mübareği ziyarete gittim. Sivas'a geldim. Artık Sivas'ta evde duramıyordum. Yanıyordum. Akşam tekrar o mübareğe gittim. Ertesi hafta bir daha, bir daha, artık mübareğin ziyaretleri sıklaşarak devam etti.

Bu anlattıklarımda, eski ve yeni halimde anlattıklarım çok özel şeylerdi. Akla gelecek bütün tad ve zevkleri yaşadım. Bir çok alemlere girdim, çıktım. Ama bir boşluk vardı ki bir türlü dolmuyordu. Mübareği gördüm, O mübareğin elinden öptüm bir cezbe ve muhabbet başladı, o boşluk artık dolmuştu. Ve kendime söz verdim eve ve aileme de talimat verdim. Ben bundan böyle Allah'ın emir ve yasaklarını tam yerine getireceğim, Resullah'ın sünnetlerine tam uyacağım, islamı tam yaşamaya çalışacağım. Ben ümmi bir insanım karınca kaderince yaşamaya çalışacağım. Fakat islamı çok seviyorum. Bundan sonra sofiliğim başladı, sohbetler başladı hiç bilmediğim halde tanıdığım tanımadığım insanlara sohbet etmeye başladım. Önceden sabah 4'lere kadar meyhane beklerdim, şimdi sabah 4'lere kadar mübareği anlatmak için çırpınıyordum. İstiyordum ki bütün insanlar o mübareği duysun, bilsin, tanısın.

Bu arada anlayamadığım bir rahatsızlık geçirdim. Bunalıma düştüm bu manevi bir rahatsızlık idi. Anladım ki nefsi emmare ile tanışmıştım. Şeytan devamlı babam suretinde bana musallat oluyordu. Namaz kılma, ibadet yapma ben sana emretmedim mi namaz kılma diyordu. Ben çok korkuyordum. içimden bir ses meyhaneye git, iki duble at keyfin gelir diyordu. Hatta oturduğum yerden kalktım, şaşırmaya başladım. Bana emir veriliyordu. Git meyhaneye iki duble at birşeyin kalmaz diyordu. Bir an kendime sordum. Sen nefis misin şeytan mısın? Ben rabbime söz verdim sen tekrar beni azdırmaya çalışıyorsun ve gitmedim. O mübareğin himmetiyle bu halim geçti. Bu arada süper korku halleri yaşıyordum. Ve birgün Hatme-i hace'ye katıldım. İmam Hatme yaptırıyordu. Ben sanki O mübareğin dergahındaydım.

Birden peygamber efendimiz selam vererek geldi. "Ey evladım artık korkma rabbimin muhafazası altındasın" dedi ve anında hocaya sordum. Şüphe içinde idim. Gördüğüm gerçekten peygamberimiz miydi değil miydi? Elhamdülillah hoca beni tatmin etti. Bu hal daha da devam etti. Artık korunduğuma emin oldum. İşyerimde çalışamıyordum. Devamlı azalarım yanıyordu. Birçok haşaratlar musallat oluyordu. Doktorlar bu hallerimi anlamadılar, devamlı uyuşturucu veriyorlardı. Akşam sabah uyuyordum. Hatta İstanbul'a bir sinir kliniğine göndermeye kalktılar. Fakat ben ilaçları da bıraktım. Gece gündüz eşimle birlikte dolanıyordum. Çünkü tek başıma korkuyordum. Elhamdülillah iki seneden sonra yavaş yavaş şifa buldum. Anladım ki bu hallerde hikmetler varmış, şimdi anlıyorum.

Şimdi ise bazı kardeşlerimiz, geçmiş ve şimdiki halime ait bir yazı istediler ve bir kardeşimizin vasıtasıyla yazmaya başladık. Ben anlattım o yazdı. Şimdi ise Allah için herşeyi seviyorum. Bütün niyetim Allah için, ümit ve korku arasında çırpınıyorum. İmanın tadını aldım. İmansız gitmekten korkuyorum. Aç kalmaktan, fakir kalmaktan korkmuyorum. Dünyanın beni Allah'tan ayıracak herşeyine geç dedim. Benim derdim şimdi ayakta kalmak, her halde zikirde, fikirde olmak yakın olmak devamlı Emr-i Bil ma'ruf Neh'yi anil münker, tebliğ etmek, bol bol çalışmak istiyorum. Şimdi anlıyorum ki o mübareğin hizmetiyle memleketimizde 72 milletten Allah'a inanan, peygambere inanan kendi nefislerinde islamı yaşamaya çalışan insanların sayısı hızla artıyor. Fakat aynı zamanda kendi nefislerin¬de islamı ha¬kim kılamamış ama iman dolu insanlar sokağa çekilmek isteniyor, devlete millete fesatlığa itiliyorlar. Halbuki bizim beraberliğe ihtiyacımız var. Bütün insanların Kur'an'a dönmesi yaşaması ve yaşatması gerekiyor.

Benim eski durumumda¬ki gibi, insanlar çok fazla ve çırpınıp duruyorlar ama nefis ve şeytana uymuş, kendilerini kandırıyorlar. Onlara yardımcı olacak ve onları hidayete erdirecek insanlara ihtiyaçları var. Ben şimdi gece gündüz Allah için hizmete çalışıyorum. Dilek ve temennim gelecek günlerimizde Rabbim beni nefis ve şeytana bırakmasın. Kendi rıza ve kendi kapısından ayırmasın bana ve bizlere kendimizi bilmeyi nasip etsin. Bol bol çalışmak, tebliğ etmek, hizmet etmek nasip etsin. İnşallah bu yazıyı okuyanlar Allah için istifade ederler. Küfür olmasaydı bugünkü halimizin kıymetini bilemezdik. Rabbim kusurlarımızı bağışlasın.

Allah'a emanet olunuz.  Es-selamün aleyküm