Hayatına Dair

Şenel İlhan Beyefendi Tokat’ın Reşadiye (İskefsir) ilçesinin Taşlıca (Kotanı) köyündendir. Dedeleri Medine’den Suriye’ye, oradan da Türkiye’ye gelerek Tokat’ın Reşadiye ilçesine yerleşmiş “İmamoğulları ve Hatipoğulları” lakabıyla meşhur olmuş Ehl-i Beyt sülalesidir. Ayrıca bu beldeyi her türlü iyilik, güzellik ve hayırlarla doldurmuşlardır. Güzel ahlak ve örnek yaşantıları ile de insanların gönlünde çok mümtaz bir yer edinmişlerdir.

Şenel İlhan Beyefendi’nin doğumunu, ailesi ve yakın çevresi için her güzel şeyin başlangıcı olan sevginin, yeniden doğduğu tarih olarak söylesek yerinde olur. Nitekim bu hakikat ortaya koyduğu yaşamında daha sonraki yıllarda kendisini fazlasıyla hissettirir. Dünyaya gelen çocuk bir Ehl-i Beyt’tir ve Efendimizin nurunun bir devamıdır... O’nun yüreği etrafındaki herkese yetecek ve doyuracak kadar sevgi doludur. Daha küçücükken kimseyi kırmaz, üzmez ve zarar vermez. Tüm güzellikleriyle örnek gösterilen biridir. Onun küçüklüğü yeşeren bir filiz gibi gönül iklimimizde gerçek baharı yaşatır. Özellikleriyle dikkat çekmemesi imkânsızdır… Nitekim filizin, fidana, fidanın ağaca dönüşü gibi büyüyerek adeta meyveleri ile çevresindeki herkesi aklen, ruhen fikren, ahlaken doyurur.

Şenel İlhan Beyefendi’nin ruhu ve gönlü sevgiyle dopdoludur; sonradan kazanılmış, çaba harcanarak elde edilen ya da öğrenilmiş bir sevgi değildir. Fıtratından ileri gelir. Çocukluk gençlik askerlik ve sonrası tüm hayatına yayılan bir fedakârlık menbaıdır. Bu O’nun tabiriyle sencillik ahlakıdır ve hayatının ilkeleri içindedir. Çünkü insan hayatının her döneminde bir eğitim ve yetişme evresinden geçer… Ama yaratılıştan havas meşrep olan şahsiyetlerin Allah’a ve dünya hayatına bakışları her zaman bambaşkadır. Her anın muhasebesi ve hikmetinin sorgulanması, onları gayr-i ihtiyari verilen bütün güzelliklerin bir amaç için harcanmasına davet eder. Şenel İlhan Beyefendi çocukluk evrelerinden itibaren, içinde yaşadığımız şu koca evrenin ve bütün mahlûkatın varlık sebebini, yaratılış hikmetini ve bunların Yüce yaratıcısı olan Allah’ı düşünür. Aklı O’nu hep bu türlü bir tefekkür atmosferlerine çeker. Ardı ardınca kesilmeyen düşünce bombardımanları; hakiki manayı bulmaya çekilen ruh hali, yaşadığı ortamdan kopmadan her şeyi gözlemleyebilmesiyle başlar. Yaradılış gayesine olan merakı, anne sevgisinden öte Allah’a olan düşkünlüğü ve sevgisi, hikmeti görme ve hikmeti anlama seviyesi, üstün aklının, özel donanımlara sahip kalbinin, sezgi, feraset gibi manevi kuvvelerinin gücü iledir.

Hayatın her alanında her yönüyle muhteşem bir örnektir. Kendi anne babasına, eşine, evlatlarına, torunlarına, talebelerine ve çevresindeki herkese karşı sevgisi çok derindir. Sevgisini ortaya koyarken gösterdiği inceliği, zarifliği, hassasiyeti, esprili ve müşfik tavrı ile zatına hayran bırakır. Ailesi ile olan ilişkilerinde sevginin, anlayışın, ilginin tüm inceliklerini hayranlıkla izlerken; kendi sevgimizin yetersizliğini fark ederiz. Bizlerdeki sevgisizliğin, sevgi eksikliği ile büyümenin bir sonucu olduğunu söyler. Aşmamız gereken yolları gösterir. Sevgi ile sevgi eksikliği ile ilgili çok fazla yol gösterici sohbetleri vardır.

Evet, Şenel İlhan Beyefendi sevgi konusunu o kadar sık tekrar eder ve farklı boyutlarıyla anlatır ki... Her defasında anlattığı ölçüler ile dünyanızda yepyeni kapılar açılır, yepyeni algılar oluşur. Her bir insanın kendi dünyasında yaşadığı olumsuzlukları, yetişme bozukluklarını, tüm bunlarda içinde yaşadığı kültürün etkisini ve davranışlara yansımasını sevgisizlik boyutunda çok iyi analiz eder. İşi bilen biri olarak, ihtiyaca göre yönlendirir, tutum ve davranışları da ilaç gibi gelir. Şenel İlhan Beyefendi çevresindeki herkesi merhamet okyanusunda sevgiyle yoğuran, sürekli anne misali sarıp sarmalayan bir liderdir…

Böyle engin bir insan sevgisine, ve merhamete sahip olan Şenel İlhan Beyefendi’nin yaşam gayesi bu nedenle hiçbir zaman kendi rahatı, huzuru, mutluluğu olmamıştır. O’nun mutluluğu, çevresindeki insanların hatta daha da ileri seviyede tüm ümmetin mutluluğu olmuştur… Engin bir merhameti, engin bir insan sevgisi, büyük bir sorumluluk duygusu vardır. İnsanların çektikleri acıları, ta yüreğinde hisseden, çok hassas bir yüreği vardır. Bu nedenle hayatı çok zor olan bir insandır. Merhameti nedeniyle çektiği acılar çok fazladır. “Bazen merhametimden öyle daralırım ki, ölmek bana daha kolay gelir.” der. O yüzden Şenel İlhan Beyefendi’nin bütün iyilikleri bir anne gibi hasbîdir, karşılıksızdır. Sadece bir amaca yönelik de değil, bütün yönleriyle bir insanın maddi ve manevi yönden yaralarının sarılmasına, kişilik ve kimlik olarak inşasına yöneliktir.

Şenel İlhan Beyefendi tanıdığı kişilerin iç dünyalarına gerek keşfen gerek feraseten çok hâkimdir. Konusunda uzman, teşhisinde isabetli, tedavisinde mahirdir. Derdi veya bir sorunu olan yakınlarının bu hallerinden kurtulmaları, bu psikolojiden çıkıp rahat etmeleri için büyük bir özveri ile çabalar. Bir sonraki halimizi, davranışımızı, ne yapacağımızı bilerek bizleri en doğru şekilde yönlendirir. Bunları yaparken üzerinize titremesi, anne gibi sevgi ve merhameti ile sizi sarmalayıp kollaması ile çok duygulanırsınız.

Bu ümmete karşı şefkat ve merhameti yeterli olmayan âlimlerin, onların dertleri ve sorunlarını kendine dert edinmesi ve büyük bir özveri ve sabırla bu ilgiyi devam ettirebilmesi mümkün değildir. O nedenle bir mürşitte veya manevi önderde merhamet ve şefkat, olmazsa olmaz bir ahlaktır. Hz. Ebu Bekir’in (r.a.) “Ya Rab! Benim vücudumu öyle büyüt ki cehennemi doldursun da başkasına yer kalmasın.” duası ve Bediüzzaman Hazretlerinin de “Milletimin imanını selamette görürsem cehennem alevlerinde yanmaya razıyım.” şeklinde bizleri çok etkileyen merhamet kaynaklı dilek ve duaları meşhurdur.

Nasıl ki bir anne evladının ateşe atılmasını istemez, evladını ateşten kurtarmak için tereddüt etmeden kendisini ateşe atarsa, gerçekten yüreği merhamet dolu İslam âlimleri de insanlığın selameti ve kurtuluşu için çok büyük bir fedakârlık örneği sergileyerek kendilerinin ateşe atılmalarını dilemişlerdir. Zaten onları o yüksek seviyeye çıkaran da bu asil ruhtur. Aynı merhameti veya aynı yüce ruhu Şenel İlhan Beyefendi’de fazlasıyla taşıdığını yakın çevresi olarak bizler çok iyi biliyoruz. Merhameti, şefkati, fedakârlığı, öyle yoğundur ki sevdikleri için bu dünyada canını değil, sonsuz olan ahiret hayatını bile feda edecek boyuttadır.

Özellikle şüphe içinde kıvranıp işin içinden çıkamayan kişilere, imanlı olduğu halde kendini şüpheli sanan ve vesvese girdabından bir türlü kurtulamayanlara veya iman fakirlerine çok acıyıp çok şefkat ettiğini görüyoruz. Bu nedenle onlar adına empati yaparak sorunlarına kökten çözümler ürettiği makalelerini Feyz ve Gönül dergilerinde yayınlıyoruz. Aklın, bilimin ve kalbin itminan bulup onayladığı, iman nedir, inanç nedir, vesvese nedir vb. konuların çok açık tanımları, bu makaleleri okuyanlara adeta şifa dağıtıyor. Yine ilm-i kelama giren Allah’ın varlığının, Kur’ân’ın Allah’ın yüce kelamı olduğunun bilimsel ispatları, Ehl-i Sünnetin savunuculuğu üzerine makale ve sohbetleri gönüllerde iman duygularını pekiştiriyor, yakîn duygularını güçlendiriyor. Bütün bu hayırlı çabaların gücünü, enerjisini merhamet şefkat gibi duygulardan alması ise bu duyguların hayatımızda ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.

Şenel İlhan Beyefendi, yaratılıştan kendisinde var olan üstün aklı, üstün ahlakı gibi yetenekleri nedeniyle ister istemez çevresine karşı hep tevazu olması gereken bir pozisyondadır. Yani, iki akıllı veya iki ahlaklı insanın, iki âlimin diyalogları gibi seviyesine uygun ortamları çok bulamamıştır. Doğal olarak bugünlere gelene kadar onun tüm yaşamı, mecburen hep tevazu modundaydı... Nitekim hayatını incelediğimizde, gerek evinde ilgilendiği ve gerekse dışarıda muhatap olduğu insanların sayısı insan takatinin çok üstündedir... Ayrıca ilgilenmesi çok farklıdır, birebir ilgilenir, tüm sorunlarını dinler, yol gösterir ve gerçekten çözüm üretir. Yoksa ilgilendiği insanlara “Nasılsın?” deyip geçmez... Her karakterde, her ahlakta, her akılda insanlara saatlerini harcaması; kimsenin ciddiye almadığı bir insanı karşısına alıp saatlerce ilgilenmesi, tevazudan başka bir şeyle açıklanamaz. Sadece insanların gözüne girmek, onlar tarafından sayılmak ve sevilmek gibi duyguları nedeniyle çevresiyle ilgi ve ilişkileri hiç olmamıştır. Tüm insan ilişkileri Allah rızasından başka hiçbir amaca matuf değildir. Yine şu imtihan, çile ve mihnet yurdu dünya hayatında ve Allah için omuzladığı İslam davasında dertlerin, çilelerin, sıkıntıların her türlüsü ile yüzleşmiş fakat ne Allah sevgisinden ne tevekkül, teslimiyet ve rıza halinden ne de temkin, sekînet, izzet, ciddiyet ve vakarından taviz vermiştir. Biz talebelerine ve yakınlarına her konuda olduğu gibi bu konuda da en güzel örnek olmuştur.

O’nun ciddiyeti, vakarı; hayatında nüktelerinin bol olmasına, oldukça neşeli olmasına da hiç gölge düşürmemiş, her şeyi yerinde ve zamanında, yerli yerince yapmıştır... Çünkü neşesiyle de vakarlı duruşuyla da hep saygı duyulan bir tarzı olmuş, duruşu ve vakarı ile örnek olduğu gibi neşesi ile de örnek olmuştur. En zorlu durumlarda, en çetin sınavlarda dahi sükûnet ve vakarını hep korumuş, asil duruşunu hiçbir şartta bozmamıştır.

O’nun hayatı Allah’a adanmış bir hayattır. Öyle ki, yıllarca, yapması gerekenlerden taviz vermeden bu günlere gelmiş bir hayat... Malumunuz kişi sabrettiği kadar, rıza makamından nasiplenir… Şenel İlhan Beyefendi Allah’tan gelen her zorluğa, tevekkülle, sabırla, rıza ile direnerek, her işin içindeki zorluk ve güçlüklerle yüzleşerek, sabır makamında adeta çıkılmaz bir zirveye yerleşmiştir. O’nun tek derdi Allah’ın rızasıdır. Büyük bir toplulukla birebir ilgilenmenin güçlüğünü takdir edersiniz. Hele hele duygu açısından ihmali asla kabul etmeyen bir yaradılış ve gayret içinde oluşu, bizlerin farkında dahi olmadığı alanlarda yoğun bir empatiye sahip oluşu, onun subjektif görev ve sorumluluklarını ancak sabırla katlanılabilir bir sürekliliğe taşımıştır.

Şenel İlhan Beyefendi’nin “deha” tabir edilen aklı ve zekâsı, onun olayları değerlendirme biçimine alabildiğine yansır. Öyle ki, konuştuğu her konunun her yöne açılan, dallanıp budaklanan her detayına hakimdir. Ahlak konusunda da her ahlakın ne olduğunu ne olmadığını en ince ayrıntılarına kadar, tabiri caizse kılcal damarlarına kadar bilir, anlatır, öğretir… Bu sadece düşünce ve bilgi boyutunda değildir; hal, tavır, davranış, yaşayış olarak da hayatının her anına hakimdir. Açıkçası, ahlak incelikleriyle yaşamak O’nun yaşam biçimi, akletme şekli, tarzı ve Allah’a giden yolda usulü ve insan yetiştirme metodundaki en önemli dinamiğidir.

Şenel İlhan Beyefendi zatında müşahede ettiğimiz ve anlatmakta yetersiz kaldığımız öyle özellikleri vardır ki, bu özelliklerinden dolayı, Rabbimizin O’nu küçük çevreler için değil, büyük kitleler için seçtiği açıkça görülüyordu. İşte bu çok büyük görevi en iyi şekilde üstlenebilmesi için, gerçekten çok üstün zekâ ve ulvi bir ruha sahip Şenel İlhan Beyefendi’nin, tarihteki bazı çok önemli İslam âlimlerinin ve fikir adamlarının geçtiği çetin bir yol olan “Fikir çilesi” yolundan geçmesi gerekiyordu. Çünkü bu çile, çok özel kabiliyete sahip kulların, Allah’ın (c.c.) “Rabb” isminin tecellisiyle eğitimiydi. Aynı zamanda iman bunalımı içindeki insanlara empatiyle yaklaşabilmesi, insanlığın öncelikli olarak imanî boyuttaki meselelerine hem mantığa hem hikmete uygun çözümler üretebilmesi ve bu anlamda Allah Teâlâ’nın hidayet vermek istediği kullarına, imtihan sırrı içinde mana kapılarını aralayabilmesi için bitirilmesi gereken bir okul, bir irfan kaynağıydı.

Her türlü şüphe ve küfür ekolleriyle kalbi ve kafası karışmış asrımız insanına yardım için, günümüze kadar gelmiş veya yeni icat edilmiş, Kendine has orijinal tabiriyle “İslam’a alternatifmiş gibi duran” bütün din, ekol, görüş, izm, inanış ve düşünceleri, o din ve görüşlerin sahip ve savunucularından daha iyi öğrenmiş ve bütün bu fikircikleri bir bir çürütecek merhaleye gelmişti. Aklın ve objektif bilimin verileriyle, küfrün bütün eski ve yeni kalelerine girdi ve oraları darmadağın edip çıktı ki, hem de şimdiye kadar hiç yapılmadığı şekliyle...

Bu çilenin akabinde Şenel İlhan Beyefendi bizlere şu çok önemli uyarıyı yapmıştı: “Bütün bu çilelerin neticesinde şunu anladım ki, bir insanın benim yaptığım gibi bütün bu şeyleri ispat etmesine gerek yok. Peki, siz niye yaptınız derseniz, bunun gereksizliğini birisinin ispat etmesi gerekirdi ki, insanlar bunu bilebilsin, bununla uğraşmasınlar.”

İlahi bir eğitim olan fikir çilesinin her döneminde ve sonrasında Şenel İlhan Beyefendi, daha önce hiç sunulmamış tespit ve fikirlerle, insana duygu dünyasında kendisini tanıtacak ölçüleri sunan; felsefe, kelam, psikoloji ve birçok alanda sadece zatına has olan pek çok orijinal sohbetler yapmıştır. Bunlardan biri olan “vesvese” konusunun da çok inşa edici bir değeri vardır. Bu çok değerli konudaki muhkem ölçüleri Feyz Dergimizde sizlerin aklî ve kalbî istifadesiniz için yayınladık.

Allah’ın “hizmet etsin” diye verdiği kabiliyetleri bu milletten ve ümmetten, insanlıktan esirgemeyen Şenel İlhan Beyefendi; feraseti, ahlakı, derinlikli ilmi ve irfanı ile insanlığın medar-ı iftiharı, ceddinin 21. yüzyılda yetkin bir temsilcisi, Allah için hizmet etmek isteyen merhamet ve adalet dolu bir yürek… Bu anlatıların ışığında tarihte eşine az rastlanır ve adeta hermetik kültürlerde ancak söz konusu edilebilecek üstün vasıflarıyla Şenel İlhan Beyefendi, Kur’ân ve Sünnet’ten mülhem kendine has irfanıyla günümüz insanına iyi bir “ayna”dır…