"Size ne oldu da Allah yolunda ve 'Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!' diyen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğruna savaşmıyorsunuz!'' (Nisa: 75)
Bir millet bütün dünyanın gözü önünde nasıl da yok ediliyor. Ve bizler gibi Müslüman olan Filistin halkı yenilen tarafta. Hele kadınlar eşlerinin ölümüyle hem ailelerin reisi olup hem de savaşta bir yer almaya çalışıyorlar anne olmanın yanında. Çocuklar ve genç kızlar en ağır darbeyi alanlar bu katliamda. Öldürdükleri çocukların, gençlerin üzerine basarak resim veren İsrail askerleri almış götürmüş zaten bütün umutlarını gençlerin. Hepsi aynı şeyi düşünür olmuş, bir gün kendilerinin de böyle bir fotoğrafı olabilir. Bu korkular varken hiç kendileriyle ilgili hayal kurabilir mi Filistinli bir genç. Veya babasından oyuncak bekleyebilir mi küçük çocuklar.
Evet kan ağlayan bir vatan Filistin. Alnı ak, yüreği iman dolu şehitler diyarı Filistin. Nasıl ödeyeceğiz haklarınızı. İmanlı kadınlar. Şehit kadınlar. Nasıl olurda kendimize anne diyebileceğiz. Sizler en şerefli anneler. Şehit anaları şehit anneler. Filistin yaşayan vatan. Yaşayacakta inşallah. Daha özgür, daha mutlu ve huzurlu.
Ne acıdır ki seyrediyoruz bu olup biteni. Duvarların dibinde oturup ağlayan çocukları. Korktuklarından değil, biraz sonra öleceklerinden dolayı ağlayan o çocukları nasıl da yüreklerimiz dayanarak seyrediyoruz.
Tüm Müslümanların bir film gibi seyrettikleri Filistin zulmü bizim gibi sizin gibi gerçek. Neden bir masalmış gibi veya çok uzakmış gibi baka kalıyoruz bu zulme. Nasıl Müslümanız demeden önce nasıl insanız demek istiyorum.
Nasıl olurda hepimiz bu uykudan uyanamıyoruz. Filistin her sabah nasıl da uyanıyor. Çocuklar, bebekler; uyanmak istemedikleri her sabaha, gözlerini hiç açmadıkları huzura, hiç açmak istemedikleri huzursuzluğa, kalplerini ve gözlerini yaşla, korkuyla açıyorlar; büyük bir cesaretle.
Vurulacak yeri önceden haber aldıklarında; orada etten kalkan olup ölüme, şehadete bu kadar zevkle ve istekle gidebiliyorlar. Bizler daha fazla yatabilmek için saatlerimizin sesini kapatıp biraz daha uyurken; onlar bombaların kurulu olduğu sabaha; zevkle, umutla, imanla uyanıyorlar. Filistinli çocuklar, uyuyor sandığı şehit annelerinin yüzüne yapışmış kanlı saçları temizleyip, etrafa korkulu gözlerle bakarken bizler nasıl bir sabaha gözlerimizi açıyoruz. Hiç bu durum yaşanırken cenneti düşünebiliyor musunuz?
İşte bize uzak olan o cennet, annesinin kanlarını temizleyen bebeğin ellerinde… cennet, canlarını korkusuzca kalkan yapan o canların yüreğinde... cennet, düşmana taş atan o minik ellerin bedeninde ve cennet '' her sabah çocuklarını öpen babalar utanın!!! " diyen kız çocuğunun gözlerinde...
İnanıyorum, Musa (as) bir kez daha asasını vuruyor büyük bir umutla. Bu sefer Kızıldeniz değil Filistin yutacak zalimleri... İsa (as) bu sefer gözyaşlarını kavmi için değil Filistin için akıtıyor büyük bir coşkuyla. Ve Hz. Fatıma'nın (ra), Babası tarafından yarım bıraktırılan, Taifli çocuklara ettiği bedduası soysuz zalimler için tamamlanıyor. Ve Rahmet Peygamberi Hz. Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in kalbi Filistinli küçük şehitler için miraçtan umut dağıtıyor.
Sana ne söyleyebilirim ki… yüzüm yok… hakkın var üzerimde… Filistin... Güzel Filistin. Yalnız ama gururlu… mahzunların vatanı. Bir vatan olmaktan çıkmış, can pazarı Filistin… Bu meydanda nice başlar verilir, soran olmaz.
Elbet sana da güneş doğacak. Ve Allah'ın Resulü; güneşi senin için, acılarını unutman için gökte biraz daha tutacak. Benim bilmediğim ama bilmesi gerekenin apaçık bildiği acıları, ancak O muhabbetiyle saracak, ne mutlu sana Cennet Filistin.