Allahın Emir ve Nehiyleri Üzerinde Çok Dururdu

  FEYZ: Efendim, bize vakit ayırdığınız için Allah (Celle Celalühu) razı olsun. Bazı bid'at ehli insanlar haşa tarikatı ve rabıtayı inkar ediyorlar, bu konudan biraz bahseder misiniz?

  MOLLA MUHAMMED KONYEVİ HZ.: Rabıta hakkında bazı müslüman arkadaşlarımızın söyledikleri bize de geliyor. Bunu esefle karşılıyoruz. Her zaman insan dünya ile, hatta pis fikirleriyle düşündüğü zaman haram olmuyor, küfür olmuyor. Bir evliyayı insan böyle düşündüğü zaman küfür olacağını ne akıl kabul ediyor, ne Kur'an kabul ediyor, ne hadisler kabul ediyor. Bunu söyleyen kişileri insan esefle, hayretle karşılıyor. Ve bunun hakkında ayeti kerimeler her ne kadar zahir olmasa da işaret olarak emrediyor. Esteuzu Billah: ''künü maassadıkin'' ayeti kerimede ''sadıkin'' yani doğru olan kimselerle olun diyerek Allah-u Zülcelal emrediyor. Onlarla beraber olmak zahiri olarak emrediliyor ise de manevi olarak da onlarla beraber olun emri vardır.

Celaleyin tefsirinde, Allah razı olsun, ayeti kerime ''Yusuf Peygamber (a.s.) Züleyha'ya, birbirlerine meylettiği zaman, orada Yakup (a.s.) ellerini Yusuf'un (a.s.) göğsüne vurmak suretiyle onun bütün şehvetini çıkarmıştır'' olarak tefsir edilmektedir. Burada rabıtanın menfaati olduğunu ve insanın daima bir evliyayla veyahutta bir Peygamber hayaliyle olmasının, rabıtaya işaretle, günahlardan muhafaza olunacağını işaret ediyor.Aynı konu Kütub-i Sitte'de geçiyor.

  Yine rabıta hakkında hatta Ashab-ı Kiram'dan bir kişi Hz. Peygamber'e (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) rabıta yaparak sonrasında namaz kılmış. Sonra da ''Şimdiye kadar böyle lezzet alarak namaz kılmamıştım'' demiş. Ve başka bir Ashab-ı Kiram'a bunu söylüyor. O Ashab-ı Kiram ona diyor ki: ''Sen nasıl Hz. Peygamberi (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) böyle hayal ediyorsun yani rabıta ediyorsun? Bu küfürdür''. Bunlar ikisi beraber Hz. Peygamber'i (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) yanına gidiyorlar. Hz. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bunu hoş görüyor. ''İyi yapmıştır'' diyor Ashab-ı Kiram'a. Bu cevabı da evliyanın büyükleri de söylemiştir. Kendileri de rabıta yapmıştır. Bundan dolayı onları küfre düştüler diye kabul etmek, böyle de düşünmek doğru değildir. Rabıta hakkında size kısaca bunları söyleyebilirim.

  FEYZ:Efendim, mürşidin müride tasarrufu nasıldır? Kitaplarda olduğu gibi, mürşid, her zaman ve her yerde, müridlerinin bütün yaptıklarına vakıf olur mu? Yoksa gerektiği zamanlarda mı vakıf olur?

  MOLLA MUHAMMED KONYEVİ HZ.: Hayır! ''O, devamlı olarak herşeyi bilir'' Vasfı Allah'a (Celle Celalühu) ait olan bir sıfattır. Allah-u Zülcelal dilediği zaman, mürşidi, kendi müridi üzerindeki olan halleri üzerine vakıf kılar. Ve mürid bunu bu şekilde kabul etmelidir. Acaba ben böyle bir hata yaparsam bu sefer Allah-u Zülcelal benim mürşidimi benim hareketimin üzerine vakıf kılar mı diyerek bu korkuyla devamlı olarak günah yapmaması lazımdır. Bu sefer belki mübtela eder. Bu şekilde devamlı olarak günahlardan muhafaza etmek için bu şekilde düşünebilir.

  Fakat benim ne yaptığımı nerede olduğumu her zaman biliyor diye düşünmek yanlıştır. Bu sıfat Allah'a (Celle Celalühu) ait olan bir sıfattır. Yani mürşidin mürid üzerindeki tasarrufatı ancak bu kadar olur. 

  FEYZ: Peki kurban mürşidler müridlerini yetiştirirken tasarruflarıyla kitap okumaya veya namaz kılmaya sevkederler mi?
MOLLA MUHAMMED KONYEVİ HZ.:
 Eee tabii! Şimdi Hz. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) tesbihatta sağ tarafa yüzünü çevirdiği zaman, yani namaz kıldıktan sonra cemaate sağ tarafa döndüğü zaman Ashab-ı Kiram'da hepsi o tarafa duruyorlardı ki Hz. Peygamber'in (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) nazarı onların üzerinde olsun. Onun nazarı onların üzerinde olduğu zaman Allah-u Zülcelal tarafından o kişiler üzerine bir feyz geliyordu. ''El ulema ve rasetül Enbiya'' Peygamberler nasıl iyiydi? Hz. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den sonraki evliya ve ulemalar da aynı onun vazifesini görürler.

  Demek onların nazarı herhangi bir kimsenin üzerinde olduğu zaman, O nazarın manası şudur ki, yani o kişinin iyi olmasını Allah (Celle Celalühu) diliyor manasındadır. 

  FEYZ: Efendim, ilk defa Muhammed Raşid Hz. (Kaddesellâhü Sirrahül Azîz) ile ne zaman karşılaştınız?

  MOLLA MUHAMMED KONYEVİ HZ.: Benden önceki imam oradan ayrıldıktan sonra Seyda Hz. (Kaddesellâhü Sirrahül Azîz) benim kayınpeder Seydam Molla Abdul Samed'e Gavsın halifesine Kur'an Kursu için bir imam bir hoca bulabilirsek iyi olur diye söyledi. O da biraz araştırma yaptı. Bir kaç gün sonra son olarak demek ki acizane bize nasip oldu. Seyda Hz.'ne (Kaddesellâhü Sirrahül Azîz) 20 sene hizmet etmek bana nasip oldu. Bana teklifte bulundu. Ben de onun yanına geldim. Seydam Molla Abdul Samed'le beraber Seyda Hz.'nin (Kaddesellâhü Sirrahül Azîz) yanına geldik. Bir kaç gün orada kaldıktan sonra, Seyda Hz. de bizi istedi ve o şekilde oraya geldik. 
 

FEYZ: Efendim kaç yıldır Menzil'desiniz?

  MOLLA MUHAMMED KONYEVİ HZ.: 20 küsur yıl 1972 veya 73'dü. Öyle birşeydi herhalde. 

  FEYZ: Sultan Hz. sofilere özellikle neler tavsiye ederdi, kurban?

  MOLLA MUHAMMED KONYEVİ HZ.: Özet olarak Allah'ın (Celle Celalühu) emir ve nehiylerini yerine getirme konusu üzerinde çok dururdu. Özellikle nefsi ve bir de ucubü zail edecek hizmetlerin yapılması çok hoşuna giderdi ve severdi. Defalarca O'nda gördüğüm kadarıyla tesennü ve şöhrete meydan veren konuşma, davranış ve hareketlerden kaçardı ve yapmayı sevmezdi. Eğer, yani çok ilhah yapsaydı, ille ki yapacak bir durum olsaydı, kerhen gönülsüz olarak izin verirdi. Onun konuşma ve sohbetlerinden, daha fazla ve daha ziyade onun hareket ve davranışlarından istifade edilirdi. 

  FEYZ: Seydam Sultan Hz. (Kaddesellâhü Sirrahül Azîz) size nasıl halifelik verdi, kaç yılındaydı, biraz bahseder misiniz?

  MOLLA MUHAMMED KONYEVİ HZ.: Acizane bana izin verme şekli şöyle oldu: Bana izin vermeden önce bir kaç sefer kendi sohbetlerinde şöyle buyuruyordu; ''Halifelik iki kısımdır. Birincisi Sadatlar tarafından işaretle gelen halifeliktir. Bu hakikidir, bunun menfaati çoktur. İkincisi ise yalnız mürşid tarafından uzak bir yerde ihtiyaç vardır, o ihtiyacı görmek için verilen halifeliktir. Bu mecazidir, hakiki değildir. Bu halifelik sadece oranın ihtiyacını görmek için mürşid tarafından verilir. Bu hakiki değildir. O ihtiyacı gidermek için verilen bir halifeliktir. Bunun menfaati öbürü gibi olmaz'' diyordu.

  Onun yanında yirmi küsür seneden sonra, bir gün camiye bitişik güzel odasına beni çağırdı. Ve bana halifelik izni teklif etti. Ben acizane teberru ile yalvardım ve dedim ''Ben bu göreve layık değilim. Ben zaten Seyda Hz.'nin (Kaddesellâhü Sirrahül Azîz) yanındayım. Bana ihtiyaç yoktur''. Bana şöyle buyurdu: ''Sadatın işareti vardır''. Onun bu lafı üzerine sanki ''Sen mecbursun'' der gibi hissettim ve daha bir şey diyemedim. Sonra bana talimat vermeye başladı.

  FEYZ:Efendim tasavvufa girmenin veya başka bir tabirle bir mürşide bağlanmanın insanlara ne tür faydası oluyor açıklar mısınız?

  MOLLA MUHAMMED KONYEVİ HZ.: İnsanlar tasavvuf yoluna girdiklerinde yani bir mürşide bağlandıklarında, o mürşidin denetiminde İslam'ın emirlerini yerine getirirlerse nefis terbiye olur. Ve haliyle nefsi terbiye olmuş kişinin çevresindeki insanlara karşı davranışları da İslam'ın emrettiği gibi faydalı ve iyi olur. Çünkü tasavvuf Hz. Peygamber tarafından bildirilen emirlere uymak, nehiylerden kaçmak suretiyle insanın ruhunun temizlenmesine ve güzel ahlak sahibi olmasına yol açar. 

  FEYZ: Efendim tövbe etmenin hükmü nedir? Bu konudan da biraz bahseder misiniz?

  MOLLA MUHAMMED KONYEVİ HZ.: Tövbe etmek vaciptir. Allah (Celle Celalühu) Kur'an-ı Kerim'inde tövbeyi emrediyor. Tövbenin mahiyetine gelince geçmişte yapmış olduğu günahlardan pişman olmak demektir. Mesela hırsızlık yapmıştır; pişman olup "keşke yapmasaydım", bir adama zulmetmiştir, "keşke zulmetmeseydim", namaz kılmamıştır; "keşke kılsaydım" diye samimi bir şekilde pişmanlığı dile getirmek ve hatadan dönerek emirleri yerine getirmeye başlamak tövbedir.

  Ayrıca bu şekilde tövbe demin de dediğim gibi vaciptir. Bütün müslümanların, herkesin tövbe etmesi lazımdır, gereklidir. Tövbe etmeden ölenin hali çok kötüdür. Bunların durumu kıyamet günü Rabbimizin yüce merhametine kalmıştır. Dilerse affeder, dilerse affetmeyebilir de... 

  FEYZ: Efendim Seyda Hz.'leri (Kaddesellâhü Sirrahül Azîz) büyük tasarruf sahibi idi ve onu tanıyan, tanımayan bütün insanları mıknatısın demir tozlarını çektiği gibi kendine çekerdi. Akıllara durgunluk veren bu muhteşem hali nasıl izah edebilirsiniz?

  MOLLA MUHAMMED KONYEVİ HZ.:Seyda Hz.'lerinin (Kaddesellâhü Sirrahül Azîz) maneviyatı çok yüksekti. Bizlerin onun bu halini izah etmesi hiç kolay değildir.O'nun (Kaddesellâhü Sirrahül Azîz) yüksek maneviyatı insanları yanına çekiyor, yanına gelenler de himmet ve bereketinin büyüklüğünden değişiyorlardı. Mübareğin yanında yaşadıkları haller ve kerametler de onlara yardımcı oluyor, o insanların halleri kısa sürede değişerek iyiye doğru gidiyordu.

  FEYZ: Efendim, sofilere söylemek istediğiniz bir şey var mı? Çünkü dergimiz bütün Türkiye çapında çıkıyor. Almanya da da Avrupa'nın diğer ülkelerinde de abonelerimiz var. İnşallah bütün Türkiye'ye de ulaşacağız.

  MOLLA MUHAMMED KONYEVİ HZ.: Allah (Celle Celalühu) onlara yardımcı olsun. İnşallah, benim selamımı hepsine söyleyin.

(Not: Muhammed Raşid Hz. (Kaddesellâhü Sirrahül Azîz) vefatından kısa bir süre önce ''Molla Muhammed kendine Konya'dan ya da Bursa'dan bir yer ara'' demiş, o da Seyda Hz. (Kaddesellâhü Sirrahül Azîz) ilk önce Konya dediği için  Konya'dan yer almıştır.)