Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "De ki; Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah'da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir." (Al-i İmran; 31)
Bu ayet-i kerime sorulan soruya tam bir cevap olmaktadır. Bir kulun Allah-u Zülcelal'i sevmesi demek; Allah-u Zülcelal'i büyük bilmesi ve kemal sıfatlarının tamamıyla muttasıf ve bütün noksanlıklardan münezzeh olduğunu itikad etmesiyle birlikte O'na itaat etmesi, emirlerine sarılması, yasaklarından kaçınması, rahmetini ümit etmesi, gazabından korkması, Allah'ın Resulüne uyması demektir.
Muhabbet kalbte gizli olduğu için, Allah-u Zülcelal'e ibadet etmek, O'nun emirlerine sarılmak, yasaklarından kaçınmak, muhabbet eseri kabul edilmiştir. Bu eserlerden iz bulunmayan kimselerin Allah-u Zülcelal'i sevmek iddiaları yalandır.
Bütün bunlar gösteriyor ki, Allah-u Zülcelal'i seven ve O'nun tarafından sevilen ve günahları mağfiret olunan bir kul olabilmek için tek çare Allah-u Zülcelal'i sevmek, O'nun emirlerine sımsıkı sarılmak, nehyettiği şeylerden kaçınmak ve Allah Resulüne ittiba etmektir. Böyle olan kimseleri Allah-u Zülcelal çok sever.
Nitekim Allah-u Zülcelal bir kulunu çok sevdiği zaman Cebrail aleyhisselam'a: "Allah-u Zülcelal filanı seviyor, sende sev!" diye nida eder. Cebrail aleyhisselam'de o kulu sever. Daha sonra Cebrail aleyhisselam gök ahalisine: "Allah-u Zülcelal falan kulu seviyor, onu sizde seviniz!" diye nida eder. Sonra yerdeki insanların gönlüne o kimse lehine kabul ve sevgi konulur da onu tanıyan müslümanlar tarafından sevilir. (Buhari)
Sonuç olarak Allah-u Zülcelal'e ve Hz. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e itaat; iman ve sevgi yolundan geçer. Allah-u Zülcelal'i sevmek, O'nun emirlerini yerine getirmekle olur. O'nun emirlerini insanlara duyuranda Hz. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'dir. O halde Hz. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in getirdiklerini kabul etmek ve O'nun yolundan gitmek lazımdır.