Ömer İbnü'l-Hattab (ra)anlatıyor: Bir defasında Resul-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in huzuruna birtakım esirler getirilmişti. Esirlerin arasında bulunan çocuğunu kaybetmiş emzikli bir kadın, gördüğü çocuğa koşup onu kucaklıyor, bağrına basıp emziriyordu. Resul-i Ekrem o kadını bize gösterdi ve "Ne dersiniz? Bu kadın çocuğunu ateşe atar mı?" diye sordu. "Hayır, kendisine kalsa kesinlikle atmaz! "dedik. Bunun üzerine Hz. Peygamber, "İşte Allah Teala, kullarına, bu kadının çocuğuna olan şefkatinden daha merhametlidir" buyurdu.
Peygamberimize bir adam gelerek kalbinin katılığından şikâyet etti. Bunun üzerine Peygamberimiz ona: "Kalbinin yumuşamasını ve muhtaç olduğun şeye kavuşmanı arzu ediyorsan, yetime merhamet et, başını okşa ve yemeğini ona yedir. Böyle yaparsan kalbin yumuşar ve muhtaç olduğun şeye kavuşursun." Diye cevap verdi.Peygamberimiz, sadece insanlara değil hayvanlara karşı da şefkat ve merhamet gösterirdi. O, susayan bir kediye kendi eliyle su içirmiş, hayvanların aç bırakılmamasını, onlara iyi davranılmasını emretmiştir.
İbn Mes'ud (ra) diyor ki: Peygamberimizle beraber bir yolculuk yapıyorduk. Peygamberimiz bir ihtiyacı için ayrılmıştı. Orada iki yavrusu olan bir serçe kuşu gördüm ve yavrularını aldım. Serçe peşimden gelerek yavruları için çırpınıp bağırmaya başladı. Bunu gören Peygamberimiz: "Bu kuşu yavru acısı ile sızlandıran kimdir? Yavrusunu ona verin." Dedi. Bir defa Peygamberimiz aç bir deve görmüştü. Devenin karnı ile sırtı bir olmuştu. Bundan üzülen Peygamberimiz: "Hayvanlarınız hakkında Allah'tan korkunuz" buyurdu.