Mevlânâ’nın muhteşem sözlerinde herkesin anlayabileceği şekilde çok rasyonel yüzleştirmeler bulunmaktadır. Hakikatle, hayatla, yaradılışla, insanla ilgili… Hepsinin ciddiyetine vurgular vardır. Bu konudaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Yüzleştirme, ayna tutmaktır bir bakıma. İbn Abbas, “İnsanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zâriyât 51/56) ayetindeki “liya‘budûn” ifadesinin “liya‘rifûn” şeklinde anlaşılması gerektiğini söyler; yani, bana ibadet etsinler cümlesinin beni bilsinler diye anlaşılması gerektiğini ifade eder. Hz. Mevlânâ da bu görüştedir. İnsanın yaradılış gayesi Allah’ı bilmektir. Ahmet Eflaki Dede’nin kaleme aldığı Menâkıbü’l-Ârifîn isimli eserde, Hz. Mevlânâ ile ilgili bahsi geçen bir bölümde bu hususa işaret vardır. İnsan kendini bilirse Rabbini bilir. Kendini bilmesi de ancak sahici bir aynada kendini görebilmesi ile mümkündür. Hz. Mevlânâ gibi yol göstericilerin asıl işlevi insanların kendilerini görebileceği gerçekçi bir ayna olabilmektir. Mesnevî’de geçen ressamların hikâyesinde asıl bilginin cilalanmış bir ayna haline getirilen gönle düşebileceği zikredilmiştir. Hikâyeye göre Çinli ressamlar Rum ülkesine gelmiş ve iki ülkenin ressamları arasında bir yarışma düzenlenmiştir. Bir oda ikiye bölünmüş, araya bir perde konulmuş ve karşılıklı iki duvar ressamlara hünerlerini göstermek için tahsis edilmiştir. Çinli ressamlar kendilerine ayrılan bölümü akıl almaz desenlerle bezerken Rum ressamlar sadece cilalamıştır kendi duvarlarını. Aradan perde kaldırılıp da sınama zamanı gelince Çinlilerin yaptığı tüm o muhteşem desenler Rumların cilalayıp ayna gibi parlattığı duvara yansımış ve oradaki görüntü çok daha mükemmel görünmüştür. Hz. Mevlânâ diyor ki bize: “Gönlünüz, Rum ressamların duvarı gibi, Allah’ı zikretmek suretiyle cilalanırsa âlemin tüm bilgisi onun üstüne düşer ve görünür hale gelir.” Sonra da ahlâka vurgu yapar ve “Her şeye kinlenir ve kızarsan cilalanmadan nasıl ayna olacaksın?” diye sorar.
Hz. Mevlânâ der ki: “Nerede bir aç ve muhtaç görürsen bil ki bir ustadan kaçmıştır. Dünyada her sanat bir ustadan öğrenilir, öyle olduğu halde ahiret kazancını elde etmek de ancak bir usta yardımıyla olacaktır. Bu yüzden dünyada demirden yapılan aynalarda gördüğün suretinin yanında kılavuz edinerek -ki onlara küllî ayna der Hz. Mevlânâ- o küllî aynalarda kendi mananı da görüp kim olduğun hakkında bilgi edinmelisin.
İşte kendini bilme ve o bilgi üstünden Allah’ı bilme derekesine ulaşmak isteyen insan için Hz. Mevlânâ özellikle Mesnevî’sini baştanbaşa bizim için kendimizi görebileceğimiz muhteşem bir ayna kılmıştır.
Tabii aynaya bakmak cesaret işidir. Her aynaya bakan buradan bilgi çıkaramaz, kimisi bakıp geçer üstünde düşünmez, kimisi gördüklerine kızar ve aynayı kırmaya kalkar. Ondan, ancak cesursa kendine bakma cesaretine ulaşmış bu olgunluğu edinmiş olanlar faydalanabilir.
Değişmek denen şey ancak yeni ve güvenilir bir ilişki kurmakla mümkün olabilir. Güçlü ve güvenli bir bağ kurabilirse insan ancak yeni bir şeye dönüşebilir. Bu da küllî bir ayna dediğimiz kılavuzlarla yapılabilecek bir şeydir.
İnsana düşen kendini görebileceği sahici bir ayna bulmaktır. Bir usta da zaten insana ayna tutup onu kendisiyle yüzleştirebilirse faydalı olabilir.